Şualar | OnDördüncü Şuâ | 504
(384-508)

Muhterem Hey’et-i Hâkime!

Zehirli mikroplarını güzel vatanımıza dağıtmak isteyen Bolşevizm’e karşı kuvvetli bir cephe alan büyük bir din âlimine fakirliğimle talebe olmaklığım neden çok görülüyor? Şübhesiz bu vaziyet isbat ediyor ki; Nurlardaki zenginlik, dünyevî zenginliğin pek fevkindedir. Benim gibi milyonları aşan Türk gençliğinin îmanlarını kurtarıp vatana nâfi’ bir uzuv olmaları için, Üstadımı ve Risâle-i Nur’u dâima serbest bırakınız. Biz Türk gençliğinin Risâle-i Nur’a ihtiyacımız, kapalı zindanda kalmış bir kimsenin havaya ve zifiri karanlıkta bulunan bir adamın ziyâya ve çöldeki aç ve susuz kalmış bir insanın suya ve gıdaya ve denizde boğulmak üzere bulunan herhangi bir kimsenin cankurtaran gemisine olan ihtiyacından binler derece daha ziyâdedir. İşte yukarıda bir kısmını ta’dad ettiğim mezkûr hakîkatlardan dolayı fevkalâde hüsn-ü zan ve teveccühümüzü kazanan ve kopmaz bir bağla kendimizi ona bağladığımız Bediüzzaman’ı ve ona hüsn-ü niyet ile talebe olan çok biçâreleri böyle hapislerde çürütmek adâletin şerefiyle kabil-i te’lif olamaz.

Afyon Cezaevinde mevkuf Emirdağ’lı
Mustafa Acet


* * *

[Halil Çalışkan’ın müdâfaasıdır]

Afyon Ağır Ceza Mahkemesine

Muhterem Hey’et-i Hâkime!

Makam-ı iddia tarafından bana tebliğ edilen iddianâmede, Üstadım efendime hizmetimi büyük bir suç olarak gösteriyor. 1944 yılında teşrif ederek dört seneden beri kazamızda misafireten ikamet buyuran ve kendileri kırk seneden beri bütün dünya lezzetini ve istirahatını terk edip, sırf îman ve İslâmiyet’e ve husûsan vatanımızda îman ve âhiret yolunda müslümanların saadet-i ebediyelerini kurtarmağa çalışan

Ses Yok