Bilbedahe ve bizzarure iktiza ediyor ki; o kâsede bulunan toprakta, ma’nen Avrupa kadar, ma’nevî ve küçük mikyasta matbaaları ve fabrikaları bulunsun. Tâ ki, bu kadar hayatdar kumaşları ve binler ayrı ayrı nakışlı mensûcatları dokuyabilsin.
İşte, tabiiyyunların fikr-i küfrîleri, ne derece dâire-i akıldan hariç saptığını kıyas et. Ve tabiatı mûcid zanneden insan sûretindeki ahmak sarhoşlar “mütefennin ve akıllıyız” diye da’va ettikleri halde, akıl ve fenden ne kadar uzak düştüklerini ve mümteni ve hiçbir cihetle mümkün olmayan bir hurafeyi kendilerine meslek ittihaz ettiklerini gör, gül ve tükür!
Eğer desen: Mevcûdât, tabiata isnad edilse böyle acîb muhaller olur, imtina derecesinde müşkilât olur; acaba Zât-ı Ehad ve Samed’e verildiği vakit, o müşkilât nasıl kalkıyor? Ve o suûbetli imtina, o sühûletli vücûba nasıl inkılâb eder?
Elcevab: Birinci muhalde, nasılki Güneşin cilve-i in’ikâsı, kemâl-i sühûletle, külfetsiz en küçük zerrecik câmidden tut, tâ en büyük bir denizin yüzüne kadar feyzini ve te’sirini misalî Güneşçiklerle gâyet kolaylıkla gösterdikleri halde, eğer Güneşten nisbeti kesilse; o vakit herbir zerrecikte, tabiî ve bizzat bir Güneşin haricî vücûdu imtina derecesinde bir suûbetle olabilmesi, kabul edilmek lâzım gelir. Öyle de; herbir mevcûd, doğrudan doğruya Zât-ı Ehad ve Samed’e verilse; vücûb derecesinde bir sühûlet, bir kolaylık ile ve bir intisâb ve cilve ile, herbir mevcûda lâzım herbir şey, ona yetiştirilebilir. Eğer o intisâb kesilse ve o me’muriyet başıbozukluğa dönse ve herbir mevcûd kendi başına ve tabiata bırakılsa, o vakit imtina derecesinde yüz bin müşkilât ve suûbetle sinek gibi bir zîhayatın, kâinatın küçük bir fihristesi olan gâyet harika makine-i vücûdunu îcad eden, içindeki kör tabiatın, kâinatı halk ve idare edecek bir kudret ve hikmet sâhibi olduğunu farzetmek lâzım gelir. Bu ise bir muhal değil, belki binler muhaldir.
Elhasıl: Nasılki Zât-ı Vâcibü’l-Vücûdun şerik ve naziri mümteni’ ve muhaldir. Öyle de: Rubûbiyetinde ve îcad-ı eşyada başkalarının müdahalesi, şerik-i zâtî gibi mümteni’ ve muhaldir.
Amma ikinci muhaldeki müşkilât ise müteaddid Risâlelerde isbat edildiği gibi, eğer bütün eşya Vâhid-i Ehad’e verilse; bütün eşya, bir tek şey gibi sühûletli ve kolay olur. Eğer esbâba ve tabiata verilse, bir tek şey, umum eşya kadar müşkilâtlı olduğu, müteaddid ve kat’i bürhanlarla isbat edilmiş. Bir bürhanın hülâsası şudur ki: Nasılki bir adam, bir pâdişâha askerlik veya me’muriyet cihetiyle intisâb etse, o me’mur ve o asker o intisâb kuvvetiyle, yüz bin def’a kuvvet-i şahsiyesinden fazla işlere medâr olabilir.