Ben, mahrem ve mühim mecmûaları, husûsan Süfyân’a ve Nurun kerâmetlerine dâir risâleleri kömür ve odunlar altında sakladım; tâ benim vefatımdan veya baştaki başlar hakîkatı dinleyip akıllarını başlarına aldıktan sonra neşredilsinler diye müsterihâne dururken, birden taharri me’murları ve müddeiumumun muavini, menzilimi bastılar. O gizli ve ehemmiyetli risâleleri, odunların altından çıkardılar. Hem beni tevkif edip Isparta hapishânesine, sıhhatım muhtel bir halde gönderdiler. Ben pek çok müteellim ve Nurlara gelen o zarardan dehşetli müteessir iken, bir İnâyet-i İlâhîyye imdâdımıza yetişti. O gizlenmiş ve ehl-i hükümet onları okumağa çok muhtaç olan o ehemmiyetli Risâleleri kemâl-i merak ve dikkatle okumağa başlayıp, büyük resmî dâireler âdeta bir Dershâne-i Nuriye hükmüne geçti. Tenkid fikriyle takdire başladılar. Hatta Denizlide, hiç haberimiz yokken, fevkalâde perde altında matbû Âyetü’l-Kübrâ’yı resmî ve gayr-i resmî pek çok adamlar okudular, îmanlarını kuvvetlendirdiler. Bizim hapis musîbetimizi hiçe indirdiler.
Sonra bizi Denizli Hapsine aldılar. Beni tecrîd-i mutlak içinde ufûnetli, rutûbetli soğuk bir koğuşa soktular. İhtiyarlık, hastalık ve benim yüzümden ma’sûm arkadaşlarımın zahmetlerinden bana gelen çok teellüm ve Nurların tâtil ve müsaderesinden gelen çok teessüf ve sıkıntı içinde çırpınırken, birden inâyet-i Rabbânîye imdâda yetişti. Birden o koca hapishâneyi bir Dershâne-i Nuriyeye çevirip bir Medrese-i Yûsufiye (A.S.) olduğunu isbat ederek, Medresetü’z-zehra kahramanlarının elmas kalemleriyle Nurlar intişara başladı. Hatta o ağır şerâit içinde Nurun kahramanı, üç dört ay zarfında yirmiden ziyâde Meyve ve Müdafaat Risâlesinden yazdı. Hem hapiste, hem hariçte fütûhata başladılar. O musîbetteki zararımızı büyük menfaatlere ve sıkıntılarımızı sevinçlere çevirdi.
sırrını tekrar gösterdi. Sonra birinci ehl-i vukufun yanlış ve sathî zabıtlara binâen aleyhimizde şiddetli tenkidleri ve Maarif Vekilinin dehşetli hücumiyle beraber aleyhimizde bir beyânname neşretmesiyle, hatta ba’zı haberlerle bir kısmımızın îdamına çalışıldığı hengâmda, bir inâyet-i Rabbânîye imdâdımıza yetişti. Başta Ankara ehl-i vukufunun şiddetli tenkidlerini beklerken, takdirkârâne raporları, hatta beş sandık Nur Risâlelerinde beş on sehiv buldukları halde, mahkemede onların sehiv ve yanlış gösterdikleri noktalar ayn-ı hakîkat olduğunu ve onların sehiv ve yanlış dedikleri maddelerde kendileri sehiv ettiklerini isbat ettiğimiz gibi, beş yaprak raporlarında beş on sehiv ve yanlışlarını gösterdik. Ve yedi makamata gönderdiğimiz Meyve ve Müdafaanâme risâleleri ve Adliye Vekâletine gönderilen Nurun umum risâleleri, husûsan mahremlerin dokunaklı ve şiddetli tokatlarına mukabil tehdidkârâne şiddetli emirler beklerken, gâyet mülâyimane, hatta tesellikârâne Başvekilin bize gönderdiği mektubu gibi, musâlâha tarzında ilişmemeleri kat’i isbat etti ki: