İşârâtü'l - İcâz | Kuran Nedir? Tarifi Nasıldır? | 11
(10-18)

Kur’ân; Arş-ı Â’zamdan, İsm-i Â’zamdan, her ismin mertebe-i a’zamından geldiği için, On İkinci Söz’de beyân ve isbat edildiği gibi; Kur’ân, bütün âlemlerin Rabbi i’tibâriyle Allah’ın kelâmıdır. Hem bütün mevcûdâtın İlâhı ünvaniyle Allah’ın fermanıdır. Hem bütün Semavât ve Arz’ın Hâlıkı namına bir hitabdır. Hem Rubûbiyet-i mutlaka cihetinde bir mükâlemedir. Hem saltanat-ı âmme-i Sübhaniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir. Hem rahmet-i vasia-i muhita nokta-i nazarında bir defter-i iltifâtât-ı Rahmaniyyedir. Hem Ulûhiyetin azamet-i haşmeti haysiyetiyle, başlarında ba’zan şifre bulunan bir muhabere mecmûasıdır. Hem İsm-i Â’zamın muhitinden nüzul ile Arş-ı A’zamın bütün muhatına bakan ve teftiş eden hikmetfeşan bir Kitâb-ı Mukaddes’tir. Ve şu sırdandır ki, “Kelâmullah” ünvanı kemâl-i liyakatla Kur’âna verilmiş ve dâima da veriliyor.

Kur’ân’dan sonra sâir enbiyânın kütüb ve suhufları derecesi gelir. Sâir nihayetsiz kelimat-ı İlâhîyenin ise bir kısmı dahi has bir i’tibârla, cüz’î bir ünvan ile, husûsi bir tecelli ile, cüz’î bir isim ile ve has bir Rubûbiyet ile ve mahsus bir saltanat ile ve husûsi bir rahmet ile zâhir olan ilhâmât sûretinde bir mükâlemedir. Melek ve beşer ve hayvânâtın ilhamları, külliyet ve husûsiyet i’tibâriyle çok muhteliftir.

Kur’ân, asırları muhtelif bütün enbiyânın kitablarını ve meşrebleri muhtelif bütün evliyânın risâlelerini ve meslekleri muhtelif bütün asfiyânın eserlerini icmalen tazammun eden ve cihat-ı sittesi parlak ve evham ve şübehâtın zulümatından musaffa ve nokta-i istinâdı bilyakîn vahy-i semâvî ve kelâm-ı ezelî.. ve hedefi ve gâyesi, bilmüşahede saadet-i ebediye.. içi, bilbedahe hâlis hidâyet.. üstü, bizzarûre envâr-ı îman.. altı, biilmelyakîn delil ve bürhan.. sağı, bittecrübe teslim-i kalb ve vicdan.. solu, biaynelyakîn teshir-i akıl ve iz’an.. meyvesi, bihakkalyakîn rahmet-i Rahman ve dâr-ı cinan.. makamı ve revacı, bilhads-is sâdık makbûl-ü melek ve ins ü cânn bir kitâb-ı semâvîdir.

Said Nursî


Dinle
-