İhtar: daki “câr ve mecrur”a müteallik olarak mezkûr olan fiiller, besmeleden sonra takdir edilir ki, hasrı ifade etmekle ihlas ve tevhidi tazammun etsin.
: Cenâb-ı Hakk’ın zâtî isimleri olduğu gibi, fiilî isimleri de vardır. Bu fiilî isimlerin, Gaffar ve Rezzak, Muhyî ve Mümit gibi pekçok nev’leri vardır.
S- Bu fiilî isimlerinin kesretle tenevvüü neden meydana geliyor?
C- Kudret-i ezeliyenin kâinattaki mevcûdâtın nev’lerine, ferdlerine olan nisbet ve taallûkundan husûle gelir. Bu i’tibârla, Kudret-i Ezeliyenin taallûk ve te’sirini celbeder. Ve o taallûk, abdin kesbine ve işine yardım edici bir ruh gibi olur. Öyle ise hiç kimse, hiçbir işini Besmelesiz bırakmasın!
lâfza-i celâli, bütün sıfât-ı kemâliyeyi tazammun eden bir sadeftir. Çünkü lâfza-i celâl, Zât-ı Akdes’e delâlet eder; Zât-ı Akdes de, bütün sıfât-ı kemâliyeyi istilzam eder; öyle ise, o lâfza-i mukaddese, delâlet-i iltizamiye ile bütün sıfât-ı kemâliyeye delâlet eder.
İhtar: Başka ism-i haslarda bu delâlet yoktur. Çünkü başka zâtlarda sıfât-ı kemâliyeyi istilzam etmek yoktur.
: Bu iki sıfatın lâfza-i celâlden sonra zikirlerini îcab eden münâsebetlerden birisi şudur ki: Lâfza-i Celâlden celâl silsilesi tecelli ettiği gibi, bu iki sıfattan dahi cemâl silsilesi tecelli ediyor. Evet, herbir âlemde emr ve nehiy, sevab ve azab, tergib ve terhib, tesbih ve tahmid, havf ve reca gibi pek çok fürûat, celâl ve cemâlin tecellisiyle teselsül edegelmektedir. İkincisi: Cenâb-ı Hakk’ın ismi, Zât-ı Akdes’ine ayn olduğu cihetle; lâfza-i celâl, sıfât-ı ayniyeye işârettir.
de, fiilî olan sıfât-ı gayriyeye îmadır. dahi, ne ayn ne gayr olan sıfât-ı seb’aya remizdir. Zîra Rahman, Rezzak ma’nasınadır.