İşârâtü'l - İcâz | Nükteyi İcaziye | 165
(155-175)

Bu iki cihet, teklifin eser ve semeresidir. Ve bu iki cihet i’tibâriyle teklif, saadet-i nev’iyenin yegâne âmilidir.

: Bu cümlenin mâkabliyle münâsebeti: Evet Kur’ân-ı Kerîm cümlesinde dalâlete atılanlar kimler olduğunu beyân etmeyip mübhem bıraktığından, sâmi’ korktu. “Acaba o dalâlete atılanlar kimlerdir? Sebeb nedir? Kur’ân’ın nurundan zulmet nasıl geliyor?” diye sorduğu bu üç sual, şu cümle ile cevablandırılmıştır ki: “Onlar, fâsıklardır. Dalâlete atılmaları, fısklarının cezasıdır. Fısk sebebiyle, fâsıklar hakkında nur nâra, ziya zulmete inkılâb eder.” Evet şemsin ziyasiyle, pis maddeler taaffün eder, kokar, berbad olur.

Bu cümlenin evvelki cümle ile vech-i nazmı: Evet bu cümle ile fısk, şerh ve beyân edilmiştir. Şöyle ki: Fısk; haktan udûl, ayrılmak, hadden tecavüz, hayat-ı ebediyeden çıkıp terketmektir. Fıskın menşei; kuvve-i akliye, kuvve-i gadabiye, kuvve-i şeheviye denilen üç kuvvetin ifrat ve tefritinden neş’et eder. Evet ifrat veya tefrit, delillere karşı bir isyandır. Yâni sahife-i âlemde yaratılan delâil, uhûd-u İlâhîyye hükmündedir. O delâile muhalefet eden, Cenâb-ı Hak’la fıtraten yapmış olduğu ahdini bozmuş olur. Ve keza, ifrat ve tefrit hayat-ı nefsiye ve ruhiyenin maraz ve hastalığını intâc eden esbâbdandır. Buna fıskın birinci sıfatı olan cümlesiyle işâret edilmiştir. Ve keza, ifrat ve tefrit, hayat-ı içtimâîyeye karşı isyan ateşini yakan iki âmildir. Evet bu âmiller hayat-ı içtimâîyeyi nizam ve intizam altına alan rabıtaları, kanunları keser atar. Evet şehvet veya gadab haddini aşarsa, ırz ve namuslar pay-mal olur, ma’sûmlar mahvolur. Buna da, fıskın ikinci sıfatı olan cümlesiyle işâret edilmiştir.

Dinle
-