“Arz bütün müştemilâtiyle istifadesi için yaratılan ve bütün enva’ itaat ve emrine verilen insan, netice-i hilkattir. Elbette ve elbette onun saadeti için kıyamet kopacaktır.” diye cevablandırılmıştır.
Dördüncü Vecih: Evvelki âyet, kıyamette esbâb ve vesaitin ortadan kalkmasiyle, insanın mercii yalnız Cenâb-ı Hakk’a münhasır kalacağına işâret etmiştir. Bu âyet ise, dünyada da insanın merci-i hakîkisi Cenâb-ı Hakk’a münhasır olduğunu söylüyor. Zîra esbâb ve vesaitin arkasında, kudretin şuaı görünür; te’sir onundur, esbâb ise perdedir.
Beşinci Vecih: Evvelki âyet, saadet-i ebediyeye işârettir. Bu âyet de, saadet-i ebediyenin insana verilmesini iktiza eden ve sebeb olan Cenâb-ı Hak’tan sebkat etmiş fazl u in’ama işârettir ki; kendisine Arz’ın müştemilâtı ihsan edilmiş insanın elbette saadet-i ebediyeye liyakatı vardır.
: Bunun mâkabliyle cihet-i irtibatı dörttür:
Birinci Cihet: Arz ve sema, “tev’em” yâni ikizdirler, birbirinden ayrılmazlar; zikirde, fikirde dâima beraber dolaşıyorlar. Bu cümleden evvelki cümlede Arz zikredildiği gibi, bu cümlede de sema zikredilmiştir.
İkinci Cihet: Beşerin Arz’dan istifadesini ikmâl ve itmam eden, ancak semavâtın tanzimidir.
Üçüncü Cihet: Evvelki âyet, ihsan ve fazl delillerine işâret etmiştir. Bu âyet de, kudret ve azamete işâret ediyor.
Dördüncü Cihet: Bu cümle, beşerin istifadesi yalnız Arz’a münhasır olmadığına, sema dahi onun istifadesine teshir edildiğine işârettir.
: Bu cümlenin mâkabliyle irtibatı, üç çeşittir:
1- ile arasındaki irtibat gibidir. Nasılki me’murun husulü emrine bağlıdır; semavâtın tesviyesi de ya bağlıdır.