Çünki: En kıymetdar âletleri, en kıymetsiz şeylerde sarfedip nefsine zulmettin.
Üçüncü Hasâret: Bütün o kıymetdar cihâzât-ı insaniyeyi, hayvanlıktan çok aşağı bir derekeye düşürüp Hikmet-i İlâhiyeye iftira ve zulmettin.
Dördüncü Hasâret: Acz ve fakrın ile beraber, o pek ağır hayat yükünü, zaîf beline yükleyip zevâl ve firâk sillesi altında dâim vâveylâ edeceksin.
Beşinci Hasâret: Hayat-ı ebediye esâsâtını ve saadet-i uhreviye levâzımatını tedârik etmek için verilen akıl, kalb, göz ve dil gibi güzel Hediye-i Rahmâniyeyi, Cehennem kapılarını sana açacak çirkin bir surete çevirmektir.
Şimdi satmağa bakacağız. Acaba o kadar ağır bir şey midir ki, çokları satmaktan kaçıyorlar. Yok.. Kat’â ve aslâ! Hiç öyle ağırlığı yoktur. Zîra, helâl dâiresi geniştir. Keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Ferâiz-i İlâhiyye ise hafiftir, azdır. Allah’a abd ve asker olmak, öyle lezzetli bir şereftir ki, târif edilmez. Vazife ise, Yalnız bir asker gibi Allah nâmına işlemeli, başlamalı.. Ve Allah hesabiyle vermeli ve almalı.. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı. Kusur etse, istiğfar etmeli: “Yâ Rab! Kusurumuzu afvet. Bizi kendine kul kabûl et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Âmin..” demeli ve O’na yalvarmalı...