Risale-i Nur’daki hakikî teselliye mahpuslar çok muhtaçtırlar. Hususan gençlik darbesini yiyip, taze ve şirin ömrünü hapiste geçirenlerin, Nurlara ekmek kadar ihtiyaçları var. Evet, gençlik damarı, akıldan ziyade hissiyatı dinler. His ve heves ise kördür. Âkibeti görmez. Bir dirhem hâzır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder. Bir dakika intikam lezzeti ile katleder. Seksen bin saat hapis elemlerini çeker. Ve bir saat sefahet keyfiyle bir namus mes’elesinde, binler gün hem hapsin, hem düşmanın endişesinden sıkıntılarla ömrünün saadeti mahvolur. Bunlara kıyasen bîçâre gençlerin çok vartaları var ki: En tatlı hayatını en acı ve acınacak bir hayata çeviriyorlar. Ve bilhassa şimalde koca bir devlet, gençlik hevesatını elde ederek, bu asrı fırtınalariyle sarsıyor. Çünki akibeti görmeyen kör hissiyatla hareket eden gençlere, ehl-i nâmusun güzel kızlarını ve karılarını ibahe eder. Belki hamamlarında erkek kadın beraber çıplak olarak girmeleri ve izin vermeleri cihetinde bu fuhşiyatı teşvik eder. Hem serseri ve fakir olanlara zenginlerin mallarını helâl eder ki, bütün beşer bu musibete karşı titriyor.
İşte bu asırda İslâm ve Türk gençleri kahramanane davranıp iki cihetten hücum eden bu tehlikeye karşı, Risale-i Nur’un Meyve ve Gençlik Rehberi gibi keskin kılınçla riyle mukabele etmeleri elzemdir. Yoksa o bîçâre genç, hem dünya istikbalini, hem mes’ut hayatını, hem âhiretteki saadetini ve hayat-ı bâkiyesini azaplara, elemlere çevi rip mahveder ve su-i istimâl ve sefahetle hastahanele re ve hayatın taşkınlıklariyle hapishanelere düşer.