Îman ve Küfür | Onüçüncü Söz | 61
(51-68)

Çıktığı zaman bir katil, bir müntakim olarak değil, belki tövbekar, tecrübeli, terbiyeli, millete menfaatli bir adam çıkar. Hattâ Denizli hapsindeki zatların az zamanda Nurlardan fevkalâde hüsnü ahlâk dersini alanlarını gören bazı alâkadar zatlar demişler ki: “Terbiye için on beş sene hapse atmaktan ise, on beş hafta Risale-i Nur dersini alsalar, daha ziyade onları ıslah eder.”

Madem ölüm ölmüyor ve ecel gizlidir; her vakit gelebilir ve madem kabir kapanmıyor; kafile kafile arkasında gelenler oraya girip kayboluyorlar. Ve madem ölüm, ehl-i îmân hakkında i’dam-ı ebedîden terhis tezkeresine çevrildiği, hakikat-ı Kur’âniye ile gösterilmiş ve ehl-i dalâlet ve sefahet hakkında göz ile göründüğü gibi bir i’dam-ı ebedîdir; bütün mahbubatından ve mevcûdattan bir firak-ı lâyezâlîdir. Elbette ve elbette hiç şübhe kalmaz ki, en bahtiyar odur ki, sabır içinde şükretmek ve hapis müddetinden tam istifade ederek Nurların dersini alarak istikamet dairesinde, îmânına ve Kur’ân’a hizmete çalışmaktır.

Ey zevk ve lezzete mübtelâ insan! Ben yetmiş beş yaşımda binler tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki: Hakikî zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız îmândadır ve îmân hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi hayatın lezzetini kaçırır.

Ey hapis musibetine düşen bîçâreler!. Madem dünyanız ağlıyor ve hayatınız acılaştı; çalışınız; âhiretiniz dahi ağlamasın ve hayat-ı bâkiyeniz gülsün, tatlılaşsın, hapisten istifade ediniz. Nasıl bazan ağır şerâit altında düşman karşısında bir saat nöbet, bir sene ibadet hükmüne geçebilir. Öyle de, sizin bu ağır şerait altında herbir saat ibadet zahmeti; çok saatler olup, o zahmetleri rahmetlere çevirir.

Ses Yok