Îman ve Küfür | Onüçüncü Söz | 66
(51-68)

Aziz yeni kardeşlerim ve eski mahpuslar!

Benim kat’î kanaatım gelmiş ki; buraya girmemizin inâyet-i İlâhiye cihetinde bir ehemmiyetli sebebi sizsiniz. Yani, Nurlar tesellileriyle ve îmânın hakikatlarıyla sizi bu hapis musibetinin sıkıntılarından ve dünyevî çok zararlarından ve boşu boşuna gam ve hüzün ile giden hayatınızı faydasızlıktan, bâdiheva zâyi olmasından ve dünyanızın ağlaması gibi âhiretinizi ağla-maktan kurtarıp tam bir teselli size vermektir. Madem hakikat budur. Elbette siz dahi, Denizli mahpusları ve Nur talebeleri gibi birbirinize kardeş olmanız lâzımdır. Görüyorsunuz ki: Bir bıçak içinize girmemek ve birbirinize tecavüz etmemek için dışarıdan gelen bütün eşyanız ve yemek ve ekmeğinizi ve çor-banızı karıştırıyorlar. Size sadakatla hizmet eden gardiyanlar çok zahmet çekiyorlar. Hem siz, beraber teneffüse çıkmıyor-sunuz. Gûya canavar ve vahşî gibi birbirinize saldıracaksınız. İşte, şimdi sizin gibi fıtrî kahramanlık damarını taşıyan yeni arkadaşlar, bu zamanda mânevî büyük bir kahramanlık ile hey’ete deyiniz ki: “Değil elimize bıçak, belki mavzer ve rovel-ver de verilse, hem emir de verilse, biz bu bîçâre ve bizim gibi musibetzede arkadaşlarımıza dokunmayacağız. Eskiden yüz düşmanlık ve adavetimiz dahi olsa da, onları helâl edip hatır-larını kırmamağa çalışacağımıza Kur’ân’ın ve îmânın ve uhûv-vet-i İslâmiyenin ve maslahatımızın emriyle ve irşadıyla karar verdik.” diyerek, bu hapsi bir mübarek dershaneye çeviriniz.

Ses Yok