Îman ve Küfür | Yirmiüçüncü Söz | 114
(93-122)

İnsanın cihazat cihetiyle zenginliği şu sırdandır ki: Akıl ve fikir sebebiyle insanın hasseleri, duyguları fazla inkişaf ve inbisat peyda etmiştir. Ve ihtiyacatın kesreti sebebiyle çok çeşit çeşit hissiyat peyda olmuştur. Ve hassasiyeti çok tenevvü etmiş. Ve fıtratın câmiiyeti sebebiyle pek çok makasıda müteveccih arzulara medar olmuş ve pek çok vazife-i fıtriyesi bulunduğu sebebiyle, âlât ve cihazatı ziyade inbisat peyda etmiştir. Ve ibâdatın bütün envaına müstaid bir fıtratta yaratıldığı için, bütün kemalâtın tohumlarına câmi bir istidat verilmiştir. İşte şu derece cihazatça zenginlik ve sermayece kesret, elbette ehemmiyetsiz muvakkat şu hayat-ı dünyeviyenin tahsili için verilmemiştir. Belki şöyle bir insanın vazife-i asliyesi, nihayetsiz makasıda müteveccih vezaifini görüp, acz ve fakr ve kusurunu ubûdiyet suretinde ilân etmek ve küllî nazariyle mevcudatın tesbihatını müşahede ederek şehadet etmek ve ni’metler içinde imdâdât-ı Rahmaniyeyi görüp şükretmek ve masnuatta kudret-i Rabbâniyenin mu’cizatını temâşa ederek nazar-ı ibretle tefekkür etmektir.

Ey dünyaperest ve hayât-ı dünyeviyeye âşık ve sırr-ı ahsen-i takvimden gafil insan! Şu hayât-ı dünyeviyenin hakikatını bir vâkıa-i hayaliyede Eski Said görmüş, O’nu Yeni Said’e döndürmüş olan şu vâkıa-i temsiliyeyi dinle:

Gördüm ki: Ben bir yolcuyum. Uzun bir yola gidiyorum. Yâni gönderiliyorum. Seyyidim olan zât, bana tahsis ettiği altmış altından tedricen birer miktar para veriyordu. Ben de sarfedip pek eğlenceli bir hana geldim. O handa bir gece içinde on altını kumara mumara, eğlencelere ve şöhretperestlik yoluna sarfettim. Sabahleyin elimde hiç bir para kalmadı. Bir ticaret edemedim.

Ses Yok