Halbuki: Gölgeli gölgesiz suretler, ya bir zulmü mütehaccir veya bir riyâyı mütecessid veya bir heves-i mütecessimdir ki, beşeri zulme ve riyâya ve hevâya, hevesi kamçılayıp teşvik eder. Hem Kur’ân, merhameten, kadınların hürmetini muhafaza için, hayâ perdesini takmasını emreder. Tâ hevesat-ı rezîlenin ayağı altında o şefkat mâdenleri zillet çekmesinler. Âlet-i hevesat, ehemmiyetsiz bir meta’ hükmüne geçmesinler. (Hâşiye) Medeniyet ise, kadınları yuvalarından çıkarıp, perdelerini yırtıp, beşeri de baştan çıkarmıştır.
Halbuki aile hayatı, kadınerkek mâbeyninde mütekabil hürmet ve muhabbetle devam eder. Halbuki açıksaçıklık samimî hürmet ve muhabbeti izale edip ailevî hayatı zehirlemiştir. Hususan, sûretperestlik, ahlâkı fena halde sarstığı ve sukut-u ruha sebebiyet verdiği şununla anlaşılır: Nasıl ki merhûme ve rahmete muhtaç bir güzel kadın cenazesine nazar-ı şehvet ve hevesle bakmak, ne kadar ahlâkı tahrip eder. Öyle de: Ölmüş kadınların suretlerine veyahut sağ kadınların küçük cenazeleri hükmünde olan suretlerine hevesperverâne bakmak, derinden derine hissiyat-ı ulviye-i insaniyeyi sarsar, tahrib eder.
İşte şu üç misal gibi binler mesâil-i Kur’âniyenin herbirisi, saadet-i beşeriyeyi dünyada te’mine hizmet etmekle beraber hayat-ı ebediyesine de hizmet eder. Sair mes’eleleri mezkûr mes’elelere kıyas edebilirsin.
Nasıl, medeniyet-i hâzıra, Kur’ân’ın hayat-ı içtimaiye-i beşere ait olan düsturlarına karşı mağlub olup Kur’ân’ın i’câz-ı mânevîsine karşı hakikat noktasında iflâs eder.
-------------------------------------(Hâşiye): Tesettürü nisvan hakkında Otuz birinci Mektub’un Yirmi dördüncü Lem’ası, gayet kat’î bir surette isbat etmiştir ki: Tesettür, kadınlar için fıtrîdir. Ref’-i tesettür, fıtrata münâfîdir.