Îman ve Küfür | Meyve Risalesi'nden | 235
(215-235)
Rıza-yı İlâhî, sevab-ı uhrevî yerine garaz, menfaat, sahtekârlık, hodgâmlık, tasannu, riyâ, rüşvet, aldatmak gibi haller meydan alır. Zâhirî âsâyiş ve insaniyet altında, anarşist-lik ve vahşet mânâları hükmeder; o hayat-ı şehriye zehirlenir. Çocuklar haylazlığa, gençler sarhoşluğa, kavîler zulme, ihtiyarlar ağlamağa başlarlar.

Buna kıyasen, memleket dahi bir hânedir. Ve vatan dahi bir millî ailenin hânesidir. Eğer îmân-ı Âhiret bu geniş hânelerde hükmetse, birden samimî hürmet ve ciddî merhamet ve rüşvetsiz muhabbet ve muavenet ve hilesiz hizmet ve muaşe-ret ve riyâsız ihsan ve fazilet ve enaniyetsiz büyüklük ve meziy-yet o hayatta inkişafa başlarlar. Çocuklara der: “Cennet var haylazlığı bırak.” Kur’ân dersiyle temkin verir. Gençlere der: “Cehennem var, sarhoşluğu bırak.” Aklı başlarına getirir. Zâlime der: “Şiddetli azab var, tokat yiyeceksin.” Adâlete başını eğdirir. İhtiyarlara der: “Senin elinden çıkmış bütün saadetlerinden çok yüksek ve dâimî bir uhrevî saadet ve taze, bâkî bir gençlik seni bekliyorlar. Onları kazanmağa çalış.” Ağlamasını gülmeye çevirir. Bunlara kıyasen cüz'î ve küllî herbir tâifede hüsn-ü tesirini gösterir, ışıklandırır. Nev'-i beşerin hayat-ı içtimâiyesiyle alâkadar olan içtimâiyyun ve ahlâkiyyunların kulakları çınlasın!.. İşte îmân-ı Âhiretin binler fâidelerinden işaret ettiğimiz beş-altı nümunelerine sairleri kıyas edilse kat'î anlaşılır ki; iki cihanın ve iki hayatın medar-ı saadeti yalnız îmândır.
Ses Yok