Siracınnûr | Otuzüçüncü Söz | 154
(131-171)

Hem acîb ve garib san’atlar içinde rengârenk acib hikmetli zemîn yüzünün simasındaki bu nakışlı çizgilere bak! Nasıl; sekenelerine enhâr ve çayları, deniz ve ırmakları, dağ ve tepeleri, ayrı ayrı mahlûklarına ve ibâdına lâyık birer mesken ve vesaiti nakliye yapmış. Sonra yüz binler ecnâsı nebâtât ve envâı hayvânâtı ile kemâli hikmet ve intizam ile doldurup hayat vererek şenlendirmek, vakit-bevakit muntazaman mevt ile terhis ederek boşaltıp yine muntazaman “Ba’sü ba’delmevt” sûretinde doldurmak; bir Kadîri Zülcelâlin, ve bir Hakîmi Zülkemâlin vücûbu vücûduna ve vahdetine yüz binler lîsanlarla şehâdet ederler.

Elhasıl: yüzü acâib-i san’ata bir meşher ve garaibi mahlûkata bir mahşer ve kafile-i mevcûdâta bir memer ve sufûf-u ibâdına bir mescid ve makarr olan zemîn; bütün kâinatın kalbi hükmünde olduğundan kâinat kadar nuru Vahdâniyyeti gösterir.

İşte ey coğrafyacı efendi! Bu zemîn kafası yüz bin ağız, herbirinde yüz bin lîsan ile Allah’ı tanıttırsa ve sen Onu tanımazsan, başını tabiat bataklığına soksan, derece-i kabahatini düşün. Ne derece dehşetli bir cezaya seni müstahak eder, bil, ayıl ve başını bataklıktan çıkar.

de.

YİRMİ ÜÇÜNCÜ PENCERE

Hayat, kudreti Rabbânîyye mu’cizâtının en nurânîsidir, en güzelidir. Ve Vahdâniyyet bürhanlarının en kuvvetlisi ve en parlağıdır. Ve tecelliyatı Samedaniyye âyinelerinin en câmii ve en berrakıdır.

Evet, hayat tek başıyla bir Hayyı Kayyûmu bütün esmâ ve şuunâtı ile bildirir. Çünkü hayat, pekçok sıfâtın memzuç bir macunu hükmünde bir ziya bir tiryaktır. Elvanı seb’a ziyada; ve muhtelif edviyeler, tiryakta nasılki mümtezicen bulunur. Öyle de: Hayat dahi pekçok sıfâttan yapılmış bir hakîkattır. O hakîkattaki sıfatlardan bir kısmı, duygular vasıtasıyla inbisat ederek inkişaf edip ayrılırlar. Kısmı ekseri ise hissiyat sûretinde kendilerini ihsas ederler. Ve hayattan kaynama sûretinde kendilerini bildirirler.

Hem hayat, kâinatın tedbir ve idaresinde hükümferma olan rızık ve rahmet ve inâyet ve hikmeti tazammun ediyor.

Ses Yok