Ve dört veya altı veya on iki saatte te’lif edildi demekle Risâle-i Nur doğrudan doğruya Kur’ân-ın şâkirdidir. Ve O’nun hazır malını, hazinesinden çabuk çıkarır, satar demekle, kendini medh değil, belki Risâle-i Nur’un makbuliyetine bir emâre ve bu kıymetli malda müflis bir hizmetkârı olduğunu göstermek niyetiyle, başka kitaplardan veya diğer fikirlerden ve kendi tefekkürlerinden olmadığını bildirmektir.
Evet, yirmi seneden beri, Kur’ân’dan ve Risâle-i Nur’dan başka hiçbir kitabı yanında bulundurmayan ve okumayan ve hiçbir gazete ve mecmuaları bilmeyen ve istemeyen bir adam, o niyetle öyle söyleyebilir.
İkinci Sehiv: Hazret-i Ali’nin ( R.A) kasidesinde
ebced hesabıyla, bin üç yüz ellide Said-i Kürdî gelecektir, çıkıyor. Bir mahrem Risâleden almışlar.
Elcevap: Hülagu’dan ve lâtin hurufundan ve İslâm Deccalından ve bir kısım ulemâların yanlışlarından, katî haber veren İmâm-ı Ali (R.A.) o cümle ile biçâre Said’e diyor: “Sen o zamana yetişeceksin. Cenâb-ı Hakdan muhafazanı niyaz eyle.” denilmiş. Yoksa hâşâ kendime bir paye vermek hiç hatırıma gelmemiş.
Ve hem o sahife raporlarında, Deccalın mühim kuvveti yahudidir. Mançur, Moğol ve Kırgız anarşist ve sosyalisttir. Halbuki o sehivdir. Sahihi: Deccalın mühim bir kuvveti yahudidir, yâni komiteleridir. Ve ye’cüc me’cüc ise Çin ve Maçinde bulunan anarşistler ve sosyalistlerin müfritleri olan koministlerden denilmiş.
Üçüncü Sehiv: Yanlış ma’na vermeğe raporda, Said ba’zan kerâmetler yazar. “Yazmak istemezdim, bana yazdırıldı.” Hem ba’zan “Bu cevap ma’nevî canibden geldi” ve “Hakîkat aleminden bildirildi.” Hem ba’zan “kudsi bir müjde veriyor.” “Her yüz senede bir müceddit gelir” fikriyle kendisinin zamanın müceddidi olduğu fikrini uyandırıyor demişler.
Elcevap: Hâşâ bin def’a hâşâ. Benim haddim değil ki, o kerâmetleri benliğime mâl edeyim.