Siracınnûr | Denizli Müdafaanamesi | 234
(180-248)

Bir de cezbeye bir emâre “kendimi bir mezartaşı gördüğüm beyân edilmiş” Ben bu muhterem zatların bu acelelik ile hükümlerine, otuz sene evvel söylediğim bu fıkrayı tekrar ediyorum:

Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde Said’den yetmiş dokuz emvat bâ-âsam âlâma.

Sekseninci olmuştur, mezara bir mezar taş. Beraber ağlıyor hüsrân-ı İslâm’a. Mezar taşımla pür-emvat enîndar o mezârımla Revânım sâha-i ukba-yı ferdâma. Yakînim var ki: İstikbâl semavâtı, zemîn-i Asya bâhem olur teslim, yed-i beyza-yı İslâm’a.

Zîra yemin-i yümn-i îmandır

Verir emn-ü eman ile enâma...


Hem cezbeye bir emâre olarak, kedisinin “Ya Rahîm” dediğini işitmesini beyân etmişler. Buna cevaben lâtif bir vakıa beyân ediyorum. Bir vakit “Kedilere ne için mübârek denilmiş, halbuki insana karşı sadakatı yok, bir canavar görünüyorlar.” dediğim gecesinde, kedi yavrusundan birisi, yastığıma gelip ağzını kulağıma yapıştırdı. “Ya Rahîm, Ya Rahîm,” deyip taifesine karşı tahkirimi yüzüme vurdu. Ma’nen “biz her iyiliği Rahîm’den biliyoruz. İt gibi esbâba perestiş etmiyoruz. Onun için bize mübârek, onlara pis denilmiş.” diye hatırıma geldi.

Sabahleyin bana hizmet eden Hafız Tevfik, Süleyman, Abdullah Çavuş, Merhum Hafız Ahmed, ve merhum Mustafa Çavuş, daha başkaları yanıma geldiler. Vakıayı söyledim. Abdurrahîm nâmını alan bir yaşındaki o kediyi okşadım. Onlar aynen benim gibi, “Ya Rahîm, Ya Rahîm”i Abdurrahim’den işittiler. Sonra başka kedilere baktık. Onların da mırmırları, dikkatle dinlenilse “Ya Rahîm”dir. Fakat Abdurrahim gibi sâfî değildirler.

Yalnız bir noktada, Risâle-i Nur’a bir haksızlık olduğu cihetle, hatırlatmak lazımdır. Şöyle ki: Muhterem ehl-i vukufun yüz yirmi yedi ilmi risâleleri tam takdir ile, vâkıfane olduğunu beyân ettikleri yerde, yalnız üç küçük mahrem risâleleri, gayr-i ilmi ve şaşırtıcı ve normal olmadığı bir halde olmasına mukabil tutmaları, Risâle-i Nur’un yüz yirmi yedi risâlesini, onlarca musaddak yüksek kıymetlerine ve binler hakîkatlerine karşı üç ve dört risâlenin onlarca şaşırtıcı üç dört mes’eleleri mukabil tutulmaz diye, o zatlara hatırlatıyorum.

Ses Yok