Siracınnûr | Beşinci Şua | 262
(249-267)

Dünyada mütesânid hiçbir hânedan ve mütevâfık hiçbir kabile ve münevver hiçbir cem’iyyet ve cemâat yoktur ki, Âl-i Beyt’in hânedanına ve kabilesine ve cem’iyyetine ve cemâatine yetişebilsin.

Evet, yüzer kudsî kahramanları yetiştiren ve binler ma’nevî kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakîkat-ı Kur’âniyenin mayası ile ve îmanın nuriyle ve İslâmiyet’in şerefiyle beslenen, tekemmül eden Âl-i Beyt, elbette âhirzamanda şerîat-ı Muhammediye’yi ve hakîkat-ı Furkaniye’yi ve Sünnet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) ihya ile, i’lân ile, icra ile, başkumandanları olan “Büyük Mehdi”nin kemâl-i adâletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gâyet ma’kûl olmakla beraber, gâyet lâzım ve zarûri ve hayat-ı içtimâîye-i insaniyedeki düstûrların muktezâsıdır.

YİRMİNCİ MES’ELE: Güneş’in mağribden çıkması ve zemînden dâbbetü’l-arzın zuhurudur.

Amma Güneş’in mağribden tulûu ise, bedâhet derecesinde bir alâmet-i kıyamettir. Ve bedâheti için, aklın ihtiyarı ile bağlı olan tevbe kapısını kapayan bir hâdise-i semâviye olduğundan tefsiri ve ma’nası zâhirdir, te’vile ihtiyacı yoktur. Yalnız bu kadar var ki:

Allahu a’lem, o tulûun sebeb-i zâhirîsi: Küre-i Arz kafasının aklı hükmünde olan Kur’ân onun başından çıkmasiyle zemîn divâne olup, −izn-i İlâhî ile başını başka seyyareye çarpmasiyle hareketinden geri dönüp− garbdan şarka olan seyahatını, irâde-i Rabbânî ile şarktan garba tebdil etmekle Güneş garbdan tulûa başlar. Evet, arzı şems ile, ferşi arş ile kuvvetli bağlayan Hablullahi’l-metîn olan Kur’ânın kuvve-i cazibesi kopsa; küre-i arzın ipi çözülür, başıboş serseri olup aksiyle ve intizamsız hareketinden Güneş garbdan çıkar. Hem müsâdeme neticesinde emr-i İlâhî ile kıyamet kopar diye bir te’vili vardır.

Amma “Dabbet-ül Arz”:

Kur’ân’da gâyet, mücmel bir işâret ve lîsan-ı hâlinden kısacık bir ifâde, bir tekellüm var. Tafsili ise; ben şimdilik, başka mes’eleler gibi kat’i bir kanaatla bilemiyorum. Yalnız bu kadar diyebilirim:

Nasılki kavm-i Firavun’a “çekirge âfâtı ve bit belâsı” ve Kâ’be tahribine çalışan Kavm-i Ebrehe’ye “Ebâbil Kuşları” musallat olmuşlar.

Ses Yok