Sizin tahliyeniz bu hakîkata zarar vermez; fakat benim beraatim zarardır. Umum âlem-i İslâmı alâkadar eden bir hakîkatın hatırı için değil yalnız dünya hayatını, belki lüzum olsa uhrevî hayatımı ve saadetimi dahi ehl-i îmanın Risâle-i Nur ile saadetleri için feda etmeyi nefsim de kabul ediyor.
Burada başı yazılmayan zelzele hâdisesinin mâba’di Husrev’in mektubunda:
Daha sonra başka bir gazetede tamamlayıcı ve hayret verici şu malûmatları gördüm: “Zelzeleden evvel kediler, köpekler üçer beşer olarak toplanmışlar, sessiz olarak düşünceli gibi alık alık birbirine bakarak bir müddet beraber oturmuşlar, sonra dağılmışlar. Gerek zelzele olurken ve gerekse olmadan evvel veya olduktan sonra bu hayvanlardan hiçbiri görülmemiş; kasabalardan uzaklaşarak kırlara gitmişler. Bir garibi de şudur ki: Bu hayvanlar isyanımızdan mütevellid olan başımıza gelecek felâketleri lîsan-ı halleriyle haber verdiklerini yazıyorlar da biz anlamıyoruz” diyerek taaccüb ediyorlar.
İşte Bediüzzaman’ın uzun senelerden beri “Zındıklar Risâle-i Nur’a dokunmasınlar ve şâkirdlerine ilişmesinler. Eğer dokunurlarsa ve ilişirlerse, yakınında bekleyen felâketler, onları yüz def’a pişman edecek.” diye Risâle-i Nur ile haber verdiği yüzler hâdisat içinde işte zelzele eliyle doğruluğunu imza ederek gelen dört hakîkatlı felâket daha... Cenâb-ı Hak bize ve Risâle-i Nur’a taarruz edenlerin kalblerine îman, başlarına hakîkatı görecek akıl ihsân etsin. Bizi bu zindanlardan onları da felâketlerden kurtarsın, âmin!
Husrev
Aziz, sıddık kardeşlerim ve musîbet arkadaşlarım!
Sizin içinizde mübârek âlimler ve âlicenâb müdebbirler ve hâlis fedakâr şâkirdler bulunmasından büyük bir i’timâd ile size güveniyordum ki; kuvvetli ve dessas ve kesretli düşmanlarımıza karşı vahdetinizi ve tesânüdünüzü muhafaza edeceksiniz diye istirahat ederdim, sizin ile meşgul olmazdım. Birkaç noktayı beyân etmek lüzum oldu.