Şualar | OnDördüncü Şuâ | 404
(384-508)

Ba’zı kardeşlerimiz hiddet edip dokunaklı konuşmasınlar, hem ihtiyatla hareket etsinler ve telâş etmesinler, hem herkese bu mes’eleden bahis açmasınlar. Çünkü; safdil kardeşlerimiz ve ihtiyata daha alışmayan yeni kardeşlerimizin sözlerinden ma’na çıkaran casuslar bulunur. Habbeyi kubbe yapar, ihbar edebilir. Şimdi vaziyetimiz şaka kaldırmıyor. Bununla beraber hiç endişe etmeyiniz. Biz inâyet-i İlâhîye altındayız ve bütün meşakkatlara karşı kemâl-i sabırla belki şükür ile mukabele etmeğe azmetmişiz. Bir dirhem zahmet, bir batman rahmet ve sevabı netice verdiğinden şükretmeğe mükellefiz.


Said Nursî


* * *


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

İki ehemmiyetli sebeb ve bir kuvvetli ihtara binâen ben bütün vazife-i müdâfaatı buraya gelen ve gelecek Nur erkânlarına bırakmağa kalben mecbûr oldum. Husûsan (H,R,T,F,S) (*)

Birinci Sebeb: Ben hem sorgu dâiresinde, hem çok emârelerden kat’i bildim ki, bana karşı ellerinden geldiği kadar müşkilât yapmağa ve fikren onlara galebe etmemden kaçmağa çalışıyorlar ve resmen de onlara iş’ar var. Güya ben, konuşsam, mahkemeleri ilzam edecek derecede ve diplomatları susturacak bir iktidar-ı ilmî ve siyasî göstereceğim diye benim konuşmama bahânelerle mâni oluyorlar. Hatta sorguda bir suale karşı dedim: “Tahattur edemiyorum.” O hâkim taaccüb ve hayretle dedi: “Senin gibi fevkalâde acib zekâvet ve ilim sâhibi nasıl unutur?” Onlar Risâle-i Nur’un hârika yüksekliklerini ve ilmî tahkikatını benim fikrimden zannedip dehşet almışlar.


(*): Husrev, Re’fet, Tahir, Feyzi, Sabri.

Ses Yok