Şualar | OnDördüncü Şuâ | 490
(384-508)

Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyân’ın i’caz-ı ma’nevîsinden fışkıran ve bir Nur-u İlâhî olan Risâle-i Nur önünüzdedir. Mâdem îmanı kazanmak ve îman ile bu dünyadan dâr-ı saadet-i bâkiye gidebilmek insanların her mes’elesinden üstün en büyük dâvasıdır. Ve mâdem Risâle-i Nur Kur’ânın feyziyle hakâik-i îmaniyeyi ders verip, yüz binlerle onu okuyup yazanların kat’i şehâdetiyle ve bir çok âyât-ı Kur’âniye ve ehâdîs-i Muhammediye (A.S.M.) kudsî beyânatı ve İmam-ı Ali (R.A.) ve Gavs-ı Geylanî (R.A.) misillû birçok ehl-i velâyetin takdirkârane tavsiyeleriyle Risâle-i Nur o dâvayı kat’i kazandırıyor. Elbette ve elbette sizler yüksek adâlet ve hakîkatperverliğinizle, her türlü fâni endişelerin fevkinde yüksek hakperestliğinizle Risâle-i Nur’un o hakkanî ve Kur’ânî çehresini ve hakîki kıymetini takdir ile görüp anlayacaksınız. Ve Risâle-i Nur’un talebelerinin de Cenâb-ı Hakk’ın rızasından başka bir maksad peşinde koşmadıklarını göreceksiniz.

Sayın Yargıtay Hâkimleri!

En yüksek ahlâk ve faziletiyle ve en yüce şefkat ve merhametiyle insanları koyu fikir karanlığından ve dâimî haps-i ebedîden kurtarmağa çalışan ve en şiddetli sıkıntı ve işkencelere göğüs gererek Cenâb-ı Hak tarafından tavzif edildiği hakâik-i Kur’âniyeyi neşretmek kudsî vazifesiyle zamanın en yüce mertebe-i kemâline erişen aziz ve âlî üstadımız Bediüzzaman Hazretleri bütün bütün hak ve adâlete aykırı olarak zindanlara atılıyor. Pek ihtiyar ve hasta ve kimsesiz, en yüksek îman ve ubudiyetle ve hârika zekâ ve ilim ile mücehhez ve insanların îmanını kurtarmaktan başka bir gayesi bulunmayan yetmiş beş yaşındaki bu mübârek ve hakîki insaniyetperver Üstadın Afyon zindanlarında şiddetli soğuk ve dehşetli sıkıntılar içindeki vaziyet-i elîmânesi ciğerleri deliyor ve kalbleri sızlatıyor. Hakîkatlara âşık ve meftun olan yüksek adâletinize ve hakîki insaniyetperverliğinize güvenerek adâletin şefkat ve merhametinin tecellisini bekliyoruz.

Mustafa Sungur


* * *
Ses Yok