Ma’lûmdur ki, zaîf ve ince ipler içtima ettikçe kuvvetleşir, kopmaz bir halat olur. Bu sırra binâen, bu âyetin bu işâretleri birbirine kuvvet verir, te’yid eder. Tevâfuk tam olmazsa da tam hükmünde olur ve işâreti, delâlet derecesine çıkar.
Ben bu âyet-i Nuriyenin işâretlerini elektrik ve Resail-in Nur’un hatırı için beyân etmedim. Belki bu âyetin i’caz-ı ma’nevîsinin bir şubesinden bir lem’asını göstermek istedim.
Elhâsıl: Bu âyet-i kudsiye sarih ma’nasiyle Nur-u İlâhî ve Nur-u Kur’ânî ve Nur-u Muhammedî’yi (A.S.M.) ders verdiği gibi, ma’na-yı işarîsiyle de her asra baktığı gibi, on üçüncü asrın âhirine ve on dördüncü asrın evveline dahi bakar ve dikkatle baktırır. Ve bu iki asrın âhir ve evvellerinde en ziyâde nazara çarpan ve en ziyâde münâsebet-i ma’nevîyesi bulunan ve bu âyetin umum cümlelerinin muvafakatlarını ve mutabakatlarını en ziyâde kazanan elektrik ile Resail-in Nur olduğundan doğrudan doğruya ma’na-yı remziyle bakar diye bana kanaat-ı kat’iyye verdiğinden çekinmeyerek kanaatımı yazdım. Hata etmiş isem “Erhamürrâhimîn”den rahmetiyle afvetmesini niyaz ediyorum. Resail-in Nur’un bu âyetin iltifatına liyakatını anlamak isteyen zâtlar, hangi risâleye dikkatle baksalar anlarlar. Hiç olmazsa Eskişehir hapishânesinin bir meyvesi olan Otuzuncu Lem’a nâmındaki altı esmâ-i İlâhîyeye dâir Altı Nükte Risâlesine, hiç olmazsa o Lem’adan “İsm-i Hayy ve Kayyuma” dâir Beşinci ve Altıncı Nükte’lere dikkatle baksa elbette tasdik eder.
RESAİL-İN NUR’A İŞÂRET EDEN İKİNCİ ÂYET:
âyet-i meşhuresidir ki,
hadîsinin vüruduna sebeb olmuş.
’in işâreti Sekizinci Lem’ada tafsilen beyân edildiği gibi, Sure-i Hûd’da
ilâ âhirihî âyetinin iki kuvvetli işâret veren sahifesinin mukabilindeki gâyet meşhur bir âyetidir.