İHTAR
(Şu risâlelerde teşbih ve temsilleri, hikâyeler sûretinde yazdığımın sebebi; hem teshil, hem Hakaik-i İslâmiyye ne kadar mâkul, mütenasip, muhkem, mütesanid olduğunu göstermektir. Hikâyelerin mânâları, sonlarındaki hakîkatlerdir. Kinaiyyat kabilinden yalnız onlara delâlet ederler. Demek, hayalî hikâyeler değil, doğru hakîkatlerdir.)
Birader, Haşir ve Âhireti basit ve avâm lisanıyla ve vâzıh bir tarzda beyânını ister isen, öyle ise şu temsilî hikâyeciğe nefsimle beraber bak, dinle:
Bir zaman iki adam, Cennet gibi güzel bir memlekete (şu dünyaya işarettir) gidiyorlar. Bakarlar ki: Herkes ev, hâne, dükkân kapılarını açık bırakıp muhafazasına dikkat etmiyorlar. Mal ve para, meydanda sahipsiz kalır. O adamlardan birisi, her istediği şeye elini uzatıp, ya çalıyor, ya gasbediyor. Hevesine tebaiyyet edip her nevi zulmü, sefaheti irtikâb ediyor. Ahâli de ona çok ilişmiyorlar. Diğer arkadaşı ona dedi ki: