Bir gün şu âyetleri okurken İblis’in ilkaatına karşı Kur’an-ı Hakîm’in feyzinden üç nükte ilham edildi. Vesvesenin sûreti şudur:
Dedi ki: “Dersiniz: Kur’an mu’cizedir. Hem nihayetsiz belâgattadır. Hem, umuma her vakitte hidâyettir. Halbuki, şöyle bâzı hâdisat-ı cüz’iyyeyi tarihvârî bir sûrette musırrane tekrar etmekte ne mânâ var? Bir ineği kesmek gibi bir vâkıa-i cüz’iyyeyi, o kadar mühim tavsifât ile böyle zikretmek, hattâ o sûre-i azîmeye de “El-Bakara” tesmiye etmekte ne münasebet var? Hem de “Âdem’e secde” olan hâdise, sırf bir emr-i gaybîdir. Akıl ona yol bulamaz. Kavî bir îmandan sonra teslim ve iz’an edilebilir. Halbuki Kur’an, umum ehl-i akla ders veriyor. Çok yerlerde:
der, akla havale eder. Hem taşların tesadüfî olan bâzı hâlât-ı tabiiyyesini ehemmiyetle beyân etmekte ne hidâyet var?”
İlham olunan nüktelerin sûreti şudur: