Şu âyet-i celilenin şecere-i nuranîyyesinin çok hakîkatlarından bir hakîkatının beş dalına işaret ederiz.
BİRİNCİ DAL: Nasılki bir sultanın kendi hükûmetinin dairelerinde ayrı ayrı ünvanları ve raiyetinin tabakalarında başka başka nam ve vasıfları ve saltanatının mertebelerinde çeşit çeşit isim ve alâmetleri vardır. Meselâ: Adliye dairesinde hâkim-i âdil; ve mülkiyede sultan; ve askeriyede kumandan-ı âzâm; ve ilmiyede halife... Daha buna kıyasen sâir isim ve ünvanlarını bilsen anlarsın ki; birtek pâdişah, saltanatının dairelerinde ve tabaka-i hükûmet mertebelerinde bin isim ve ünvana sahib olabilir. Güya o hâkim, herbir dairede şahsiyyet-i ma’nevîyye haysiyetiyle ve telefonuyla mevcûd ve hâzırdır; bulunur ve bilir. Ve her tabakada kanunuyla, nizâmıyla, mümessiliyle meşhud ve nâzırdır, görünür, görür. Ve herbir mertebede perde arkasında, hükmüyle, ilmiyle, kuvvetiyle mutasarrıf ve basîrdir; idare eder, bakar. Öyle de:
Ezel, Ebed Sultanı olan Rabb-ül Âlemîn için, Rubûbiyyetinin mertebelerinde ayrı ayrı, fakat birbirine bakar şe’n ve namları ve Ulûhiyyetinin dairelerinde başka başka, fakat birbiri içinde görünür isim ve nişanları ve haşmet-nümâ icraatında ayrı ayrı, fakat birbirine benzer temessül ve cilveleri ve kudretinin tasarrufatında başka başka, fakat birbirini ihsas eder ünvanları var.