Sözler | YirmiDördüncü Söz | 335
(332-364)

İşte, nasıl eğer bir adam hem hoca, hem zabit, hem adliye kâtibi, hem mülkiye müfettişi olsa; onun herbir dairede birer nisbeti, birer vazifesi, birer hizmeti, birer maaşı, birer mes’uliyeti, birer terakkiyatı ve muvaffakıyetsizliğine sebeb birer düşman ve rakipleri oluyor. Ve pâdişaha karşı çok ünvanlarla görünüyor ve görür. Ve çok lisanlarla ondan meded ister. Ve âmirinin çok ünvanlarına müracaat eder. Ve düşmanların şerrinden kurtulmak için, muâvenetini çok sûretlerle taleb eder. Öyle de: Çok Esmâya mazhar ve çok vazifelerle mükellef ve çok düşmanlara mübtelâ olan insân, münacatında, istiâzesinde çok isimleri zikreder. Nasılki nev-i insânın medâr-ı fahri ve elhak en hakikî insân-ı kâmil olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, Cevşen-ül Kebir namındaki münacatında binbir ismiyle dua ediyor; ateşten istiaze ediyor. İşte şu sırdandır ki sûre-i

de üç ünvan ile istiazeyi emrediyor ve

de üç ismiyle istianeyi gösteriyor.

İKİNCİ DAL: Çok esrarın anahtarlarını tazammun eden iki sırrı beyân eder.

Birinci Sır: “Evliya niçin usûl-i îmaniyyede ittifak ettikleri halde, meşhûdatlarında, keşfiyyatlarında çok tehâlüf ediyorlar. Şuhud derecesinde olan keşifleri bâzan hilaf-ı vâki ve muhalif-i hak çıkıyor? Hem niçin ehl-i fikir ve nazar, herbiri kat’î bürhân ile hak telakki ettikleri efkârlarında, birbirine mütenakız bir sûrette hakîkatı görüyorlar ve gösteriyorlar. Bir hakîkat niçin çok renklere giriyor?”

İkinci Sır: Enbiya-yı sâlife, niçin Haşr-i Cismanî gibi bir kısım erkân-ı îmaniyyeyi, bir derece mücmel bırakmışlar, Kur’an gibi tafsilât vermemişler. Sonra ümmetlerinden bir kısmı ileride o mücmel olan erkânı, inkâra kadar gitmişler? Hem niçin hakikî ârif olan Evliyânın bir kısmı yalnız tevhidde ileri gitmişler. Hattâ derece-i Hakkalyâkîne kadar gittikleri halde, bir kısım erkân-ı îmaniyye onların meşreblerinde pek az ve mücmel bir sûrette görünüyor. Hattâ onun içindir ki, onlara tebaiyyet edenler, ileride o erkân-ı îmaniyyeye lâzım olan ehemmiyeti vermemişler. Hattâ bazıları sapmışlar. Mâdem bütün erkân-ı îmaniyyenin inkişafıyla hakikî kemâl bulunur. Niçin ehl-i hakîkat bazısında çok ileri ve bir kısmında çok geri kalmışlar.

Dinle
-