Sözler | YirmiDördüncü Söz | 336
(332-364)

Halbuki bütün esmânın mertebe-i âzamlarının mazharı ve bütün enbiyânın serveri olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ve bütün kütüb-ü mukaddesenin Reis-i Enveri olan Kur’an-ı Hakîm, bütün erkân-ı îmaniyyeyi vâzıh bir sûrette, pek ciddî bir ifadede ve kasdî bir tarzda tafsil etmişlerdir?

Evet çünki: Hakîkatta hakikî kemâl-i etem öyledir. İşte şu esrarın hikmeti şudur ki: İnsân çendan bütün esmâya mazhar ve bütün kemâlâta müstaiddir. Lâkin iktidarı cüz’î, ihtiyarı cüz’î, istidadı muhtelif, arzuları mütefâvit olduğu halde binler perdeler, berzahlar içinde hakîkatı taharri eder. Onun için hakîkatın keşfinde ve hakkın şuhudunda berzahlar ortaya düşüyor. Bazılar berzahtan geçemiyorlar. Kabiliyetler başka başka oluyor. Bâzıların kabiliyeti, bâzı erkân-ı îmaniyyenin inkişafına menşe’ olamıyor. Hem esmânın cilvelerinin renkleri mazhara göre tenevvü ediyor. Ayrı ayrı oluyor. Bâzı mazhar olan zât, bir ismin tam cilvesine medâr olamıyor. Hem külliyet ve cüz’iyyet ve zılliyyet ve asliyyet itibariyle cilve-i Esmâ, başka başka sûret alıyor. Bâzı istidad, cüz’iyyetten geçemiyor ve gölgeden çıkamıyor. Ve istidada göre bâzan bir isim galib oluyor, yalnız kendi hükmünü icra ediyor. O istidadda onun hükmü hükümran oluyor. İşte şu derin sırra ve şu geniş hikmete esrarlı, geniş ve hakîkat ile bir derece karışık bir temsil ile bâzı işaretler ederiz.

Meselâ: Zühre namıyla nakışlı bir çiçek ve Kamer’e âşık hayatlı bir katre ve Güneşe bakan safvetli bir reşhayı farzediyoruz ki, herbirisinin bir şuuru, bir kemâli var. Ve o kemâle bir iştiyakı bulunuyor. Şu üç şeyde çok hakîkatlara işaret etmekle beraber, nefis ve akıl ve kalbin sülûklerine işaret eder. Ve üç tabaka ehl-i hakîkata misâldir. (Hâşiye)

Birincisi: Ehl-i fikir, ehl-i velâyet, ehl-i nübüvvetin işâratıdır.

İkincisi: Cismanî cihazât ile kemâline sa’yedip hakîkate gidenleri...

Ve nefsin tezkiyesiyle ve aklın istimâliyle mücahede etmekle hakîkate gidenleri...

Ve kalbin tasfiyesiyle ve îman ve teslimiyetle hakîkate gidenlerin misâlleridir.


Hâşiye: Her tabakada dahi üç tâife var. Temsildeki üç misâl, her tabakadaki o üç tâifeye, belki dokuz tâifeye bakar. Yoksa üç tabakaya değil.

Dinle
-