YEDİNCİ NOTA: Ey müslümanları dünyaya şiddetle teşvik eden ve san’at ve terakkiyat-ı ecnebiyeye cebr ile sevkeden bedbaht hamiyet-füruş! Dikkat et, bu milletin ba’zılarının din ile bağlandıkları rabıtaları kopmasın! Eğer böyle ahmakane körükörüne topuzların altında ba’zıların dinden râbitaları kopsa, o vakit hayat-ı içtimâîyede bir semm-i katil hükmünde o dinsizler zarar verecekler. Çünkü mürtedin vicdanı tamam bozulduğundan, hayat-ı içtimâîyeye zehir olur. Ondandır ki, ilm-i usulde “Mürtedin hakk-ı hayatı yoktur. Kâfir eğer zimmî olsa veya musâlâha etse, hakk-ı hayatı var” diye usûl-i Şeriatın bir düstûrudur. Hem mezheb-i Hanefiyede, ehl-i zimmeden olan bir kâfirin şehâdeti makbuldür. Fakat fâsık merdûdü’ş-şehâdettir, çünkü haindir.
Ey bedbaht fâsık adam! Fâsıkların kesretine bakıp aldanma ve “Ekseriyetin efkârı benimle beraberdir” deme! Çünkü fâsık adam, fıskı isteyerek ve bizzat taleb edip girmemiş; belki içine düşmüş çıkamıyor... Hiçbir fâsık yoktur ki, sâlih olmasını temenni etmesin ve âmirini ve reisini mütedeyyin görmek istemesin. İllâ ki, Eliyâzübillâh! irtidad ile vicdanı tefessüh edip, yılan gibi zehirlemekten lezzet alsın.
Ey divâne baş ve bozuk kalb! Zanneder misin ki; “Müslümanlar dünyayı sevmiyorlar veyahud düşünmüyorlar ki, fakr-ı hâle düşmüşler ve îkaza muhtaçtırlar; tâ ki dünyadan hissesini unutmasınlar.” Zannın yanlıştır, tahminin hatadır. Belki hırs şiddetlenmiş, onun için fakr-ı hale düşüyorlar. Çünkü mü’minde hırs, sebeb-i hasârettir ve sefalettir.
durub-u emsal hükmüne geçmiştir. Evet insanı dünyaya çağıran ve sevkeden esbâb çoktur. Başta nefis ve hevâsı ve ihtiyaç ve havassı ve duyguları ve şeytanı ve dünyanın sûrî tatlılığı ve senin gibi kötü arkadaşları gibi çok dâîleri var. Halbuki bâki olan âhirete ve uzun hayat-ı ebediyeye da’vet eden azdır. Eğer sende zerre mikdar bu biçâre millete karşı hamiyet varsa ve ulüvvü himmetten dem vurduğun yalan olmazsa, hayat-ı bâkiyeye yardım eden azlara imdad etmek lâzım gelir. Yoksa o az dâîleri susturup, çoklara yardım etsen şeytana arkadaş olursun.
Âyâ zanneder misin; bu milletin fakr-ı hâli, dinden gelen bir zühd ve terk-i dünyadan gelen bir tenbellikten neş’et ediyor. Bu zanda hata ediyorsun. Acaba görmüyor musun ki, Çin ve Hinddeki Mecûsi ve Berahime ve Afrikadaki zenciler gibi, Avrupa’nın tasallutu altına giren milletler bizden daha fakirdirler. Hem görmüyor musun ki, zarûri kuttan ziyâde müslümanların elinde bırakılmıyor. Ya Avrupa kâfir zâlimleri veya Asya münâfıkları, desîseleriyle ya çalar veya gasbediyor.