İsm-i Kayyûm’a bakar.
İsm-i Hayy’ın bir hülâsası, Nur Çeşmesi’nin bir zeyli olmuş; bu İsm-i Kayyûm dahi, Otuzuncu Söz’ün zeyli olması münâsip görüldü.
İ’TİZAR: Bu çok ehemmiyetli mes’eleler ve çok derin ve geniş İsm-i Kayyûm’un cilve-i Âzamı, hem muntazaman değil, belki ayrı ayrı lem’alar tarzında kalbe hutur ettiğinden, hem gâyet müşevveş ve acele ve tedkiksiz müsvedde halinde kaldığından elbette ta’birat ve ifadelerde çok noksanlar, intizamsızlıklar bulunacaktır. Mes’elelerin güzelliklerine, benim kusurlarımı bağışlamalısınız...
İHTAR: İsm-i Â’zama âid nükteler, âzamî bir sûrette geniş, hem gâyet derin olduğundan, husûsan İsm-i Kayyûm’a âid mes’eleler ve bilhassa Birinci Şuâı (Hâşiye) maddiyyunlara baktığı için, daha ziyâde derin gittiğinden, elbette her adam her mes’eleyi her cihette anlamaz. Fakat herkes her mes’eleden bir derece hisse alabilir. “Bir şey bütün elde edilmezse, bütün bütün elden kaçırılmaz.” kaidesiyle, “bu ma’nevî bahçenin bütün meyvelerini koparamıyorum” diye vazgeçmek kâr-ı akıl değildir. İnsan ne kadar koparsa, o kadar kârdır. İsm-i Â’zama âid mes’elelerin ihâta edilmeyecek derecede genişleri olduğu gibi, akıl görmeyecek derecede inceleri de vardır. Husûsan İsm-i Hayy ve Kayyûm’a ve bilhassa hayatın îman erkânına karşı remizlerine ve bilhassa Kazâ ve Kader rüknüne hayatın işâretine ve İsm-i Kayyûm’un Birinci Şuâına herkesin fikri yetişmez, fakat hissesiz de kalmaz; belki herhalde îmanını kuvvetlendirir. Saadet-i Ebediyenin anahtarı olan îmanın kuvvetleşmesi ehemmiyeti çok azîmdir. Îmanın bir zerre kadar kuvveti ziyâde olması, bir hazinedir. İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî diyor ki: “Bir küçük mes’ele-i îmaniyenin inkîşafı, benim nazarımda yüzler ezvak ve kerametlere müreccahtır.”
----------------------------------------
(Hâşiye): Bu risâleyi okuyan eğer mütefennin değilse, Birinci şuâı okumasın veya âhirde okusun; ikinciden başlasın.