C- İkinci ve üçüncü inzarlara lüzum kalmadığına işârettir. Yâni yaptığın inzar faide vermedi, bundan sonra da faidesiz kalır.
S- İnzar etmemekte faidenin bulunmaması zâhirdir.
kaydında ne faide vardır?
C- Sükût etmek, ba’zan muhatabın insafa gelip matlub işe muvafakatına sebeb olur.
S- Kur’ân-ı Kerîm, başka makamlarda terhibden sonra tergib de yaptığı halde, burada tergibi terketmiştir. Esbâbı nedir?
C- Küfür makamına, ancak terhib ve tahvif münâsibdir. Hem de küfür gibi mazarratları def’etmek, Cennet’i kazanmak gibi menfaatların celbinden daha evlâ ve daha te’sirlidir. Maahaza buradaki terhib, tergibi de andırıyor. Çünkü, inzar ve adem-i inzarı gören hayal, zıddiyet münâsebetiyle, derhal tebşir ve adem-i tebşire intikal eder.
Azîzim! Herbir hükmün başka şeylere hizmet eden çok ma’naları olduğu; ve herbir hükümden ta’kib edilen gizli maksadlar bulunduğu; ve bu kelâmın da Hazret-i Muhammed’e (A.S.M.) işâret eden ma’naları olduğu gibi; küfrü takbih etmek maksadiyle, büyük bir ölçüde tenkiratta bulunmuştur. Ezcümle:
Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın görmekte olduğu zahmetlerin tahfifine ve göstermekte olduğu hırs ve şiddetin tehvinine medâr olmak için, ma’na-yı harfî kabilinden ba’zan îmalarda bulunmuş ve eski resûlerin hallerini nazara alarak, onlara iktida ile teselli yollarını göstermiş ise de; bu kanun-u fıtrîdir, tahammül ve inkıyad lâzımdır diye lîsan-ı hal ile i’lân etmiştir. Bu âyet, cümlesine kadar bütün eczasiyle, küfrü takbih ve tenfir ile nehyeder. Ve ehl-i küfrü tehdid ve tahvif ile küfürden terhib eder. Ve keza bütün kelimatiyle, küfrün büyük bir musîbet olmakla beraber, lezzeti yok, elemi var, ni’meti yok nıkmeti var diye i’lân eder. Ve keza bütün cümleleriyle, küfrün her şeyden zararlı olduğunu tasrih eder. Evet, onlar îman etmediklerinden ve cevher-i ruhu ifsad ve bütün elemleri içine alan küfür musîbetine ma’rûz kaldıklarından ye bedel ta’biriyle işâret edilmiştir. Ve keza, kelimesine bedel