Hayatın dışı da içi de her iki yüzü de latiftir. Hatta en küçük ve hasis bir hayvanın hayatı bile yüksektir. Bunun içindir ki, hayat ile kudret arasında zâhirî bir sebeb tavassut etmiyor. Hayata bizzât kudretin mübaşereti, izzete münafî değildir. Halbuki umûr-u hasiseye kudretin zâhiren mübaşereti görünmemek için esbâb-ı zâhiriye vaz’edilmiştir. Demek hayatta hısset yoktur. İşte bundan anlaşıldı ki; hayat, Sâni’in vücûduna en zâhir bir delildir.
Ve keza, en basit bir cismin geçirmiş olduğu inkılâbat ve tahavvülâta dikkatle bakılırsa görülür ki; âlem-i zerrâttaki zerreler, âlem-i anâsıra intikal edince başka sûretlere girerler, âlem-i mevalidde başka sûretlere dönerler, nutfede başka vaziyet alırlar, sonra alaka olur, sonra mudga olur, sonra bir insan sûretini giyer, ortaya çıkarlar. Bu kadar inkılâbat-ı acibe esnasında, zerreler öyle muntazam harekât ve muayyen düstûrlar üzerine cereyan ederler ki; sanki bir zerre, meselâ âlem-i zerrâtta iken vazifelendirilmiş ve Abdülmecid’in gözünde yer alıp vazife görmek üzere yola çıkarılmıştır. Bu hali, bu vaziyeti, bu intizamı gören bir zihin, bilâ-tereddüd hükmeder ki; o zerreler, bir kasd ile ve bir hikmet altında gönderilir. İşte zerrâtın hayata mazhariyeti için geçirdiği bu kadar acib ve gârib tavırlar, insana ikinci bir hayatın bu hayattan daha kolay ve daha sehil olduğuna da bir kanaat getirir. İşte hayatın mebde ve meâde delil olduğu bu hakîkatlardan anlaşıldı.
cümlesi, cümlesine bir delil gibidir. Hepsi de birlikte, den istifade edilen inkâra delildir.
Üçüncü Mes’ele: ukdesini açar. Evet, mevtin de hayat gibi mahlûk olduğuna, mevtin i’dam ve adem-i mahz olmadığına delâlet eder. Mevt, ancak ruhun cesed kafesinden çıkmasiyle tebdil-i mekân etmesinden ibârettir. Ve keza, nev’-i beşerde mevcûd emârât ve işârât-ı kesîreden kat’iyyetle anlaşılır ki, insan öldükten sonra birşeyi bâki kalır; o şeyi de, ancak ruhtur. Demek ruhun bekası, hâsse-i zâtiyedir. Bu hâsse-i zâtiyenin bir ferdde mevcûd olması, nev’in tamamında mevcûd olmasını istilzam etmekle; mûcibe-i cüz’iyenin mûcibe-i külliye hükmünde olduğuna bir misâl teşkil ediyor. Binâenaleyh mevt, hayat gibi bir mu’cize-i kudrettir. Yoksa hayat şartları bulunmadığından ademin dâiresine girmiş değildir.
S- Ölüm nasıl ni’met olur ve ne sûretle ni’metlerin sırasına dâhil edilmiştir?