Burada müzekkerin müennese ve âkılın gayr-ı âkıla tağlib ve teşmiliyle, mecazen enva’-ı eşyaya irca’ edilmiştir. Bu i’tibârla, kelimesinde bir mecaz, iki tağlib vardır. Bu mecaz ile o taglibleri icbar eden esbâb, kelimesinin işâret ettiği üslûbdur. Çünkü melâikeye enva’-ı eşya-nın arzı, ma’nevî bir resm-i geçit manzarasını andırıyor. Ma’lûm ya, resm-i geçitleri yapan, müzekker ve âkıl insanlardır. Bunun için, burada iki tağlibe ve dolayısiyle bir mecaza mecbûriyet hasıl olmuştur.
: Arz edilenin levh-i a’lâda nakşedilen sûretler olduğuna işârettir.
-------------------------------------------------
(Hâşiye): İntihabım olmayarak, ihtiyarsız bir tarzda, âdeta umum Sözlerin ve Mektubların âhirlerinde şu âyet
SAİD NURSÎ
-----------------------------------------------
Allah’ın avn ü inâyetiyle ümidimin, iktidarımın fevkinde şu tercümeyi iyi kötü yaptım; noksanları çoktur, müellifçe ıslahları lâzımdır. Zâten onun himmetiyle bu kadarını ancak yapabildim. Yoksa nazm-ı Kur’ân’daki îcazlı olan i’cazı, kısa ve veciz olarak beyân eden bu tefsiri sönük, kör bir fikirle tercüme etmek, Abdülmecid’in işi değildir. Yine onun fart-ı şefkatinden himmeti yetişti, îkmaline muvaffak oldum.
Müellifin Küçük Kardeşi ve Nur Talebesi
Abdülmecid