İşârâtü'l - İcâz | Halifelik Sırrı | 209
(196-212)

Ve hâkezâ, beşerin henüz keşfedemediği çok mu’cizeler vardır, istikbâlde yavaş yavaş keşfine muvaffak olur.

Bu âyetin nazmında dahi, emsali gibi üç vecih vardır:

Birinci Vecih: Evvelki âyetle irtibatıdır. Şöyle ki:

1- İnsanın hilkati hakkında melâikenin i’tirâzlarına, evvelki âyette umûmî, fehmi kolay, ikna’ edici bir cevab verilmiştir. Bu âyetle, avam ve havassı ikna’ eden tafsilâtlı bir cevab verilmiştir.

2- Evvelki âyette, beşerin hilafet mes’elesi tasrih edilmiştir; bu âyette ise, nev’-i beşerin melâikeye karşı gösterdiği mu’cize ile, da’vayı hilafeti isbat edilmiştir.

3- Evvelki âyette, beşerin melâikeye tereccuh etmesine işâret edilmiştir; bu âyette, tereccuhunun illetine işâret edilmiştir.

4- Beşerin Arz’da hilafet-i kübrâya mazhar olmasına evvelki âyetle delâlet edilmiştir; burada ise, bütün tecelliyata mazhar bir nüsha-i câmia olarak gösterilmiştir. Bu da, ayrı ayrı isti’dâdlara mâlik ve ilim ve istifadelerinin yolları çok olduğundandır. Evet beşer, zâhir ve bâtın havas ve duygulariyle, bilhassa derinliğine nihayet olmayan vicdaniyle kâinatı ihâta etmiş bir kabiliyettedir.

İkinci Vecih: Cümlelerin birbiriyle irtibatlarıdır. Şöyle ki:

cümlesi, cümlesinin mazmununu tahkik ve icmalini tafsil ve ibhamını tefsirdir. Ve keza, Cenâb-ı Hakk’ın Arz’ında beşerin halife olması, Allah’ın hükümlerini icra ve kanunlarını tatbik etmesi içindir. Bu ise, tam bir ilme mütevakkıftır. Ve keza, birinci âyette kelâmın sevkiyatı iktizasınca şöyle bir takdir olacaktır: Âdem’i halketti, tesviye etti, cesedine nefh-i ruh etti, terbiye etti, sonra esmâyı ta’lim etti ve hilafete namzed kıldı. Sonra vakta ki Âdem’i melâikeye tercih etmekle rüchan mes’elesinde ve hilafet istihkakında ilm-i esmâ ile mümtaz kıldı; makamın iktizası üzerine, eşyayı melâikeye arz ve onlardan muarazayı taleb etti; sonra melâike aczlerini hissetmekle Cenâb-ı Hakk’ın hikmetini ikrar ettiler. Kur’ân-ı Kerîm buna işâreten,

dedikten sonra,

Dinle
-