Risâle-i Nur, erkân-ı îmaniyeyi ve âyât-ı Kur’âniye’yi tefsir ederek öyle bir tarzda beyân eder ki; hiç bir münkir, hiç bir dinsiz, o hakîkatları inkâr edemez. Hem riyazî bir kat’iyyetle isbat eder, göze gösterir, aklı doyurur, letâifi kandırır; artık hiç bir îmanî ve Kur’ânî hakîkatı inkâra mecal kalmaz. Bundan dolayıdır ki; dinsizler, komünistler, bu memlekette Risâle-i Nur varken mel’unane fikirlerini sahayı tatbike koyamadıklarından ve bir ma’nevî bekçi gibi Risâle-i Nur dâima karşılarına çıktığından, Risâle-i Nur’un her vecihle neşrine sed çekmeyi gaye edinmişlerdir.
Risâle-i Nur, tahkikî îman dersleri verir. Şâkirdlerini her türlü fenâlıktan alıkoyar. Kalblere doğruluk aşılar. Onu hakkiyle anlayan, artık fenâlık yapamaz. Onun içindir ki, bugün memleketin her tarafındaki Risâle-i Nur talebeleri, asayişin ma’nevî muhafızı hükmündedirler. Şimdiye kadar hiçbir hakîki Nur talebesinde asayişe münafî bir hareket görülmemiş, âdeta Nur talebeleri zabıtanın ma’nevî yardımcısı olmuşlardır. Risâle-i Nur talebelerinin rıza-i İlâhîden başka, a’mâl-i uhreviyeye müteveccih olmaktan gayrı düşünceleri yoktur. Şu halde Risâle-i Nur’a garazkâr tertibler hazırlayanlar, perde arkasındaki ma’lûm din düşmanlarından başka kimse değildir.
Yukarıdaki ma’rûzatımızda birçok mahkemelerin beraet kararlarının mevcûdiyetini arzetmiştim. Elde edebildiğim tarih ve numaralarını beyân ederek, o âdil ve yüksek mahkemelere milyonlar Nur şâkirdleri nâmına minnetdarlığımızı bildirmek isterim. Umum Risâlelerin beraet ve iadesi hakkında Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin 15/Haziran/1944 tarihli beraet karariyle, İstanbul Eminönü Ağır Ceza Mahkemesinin 1953 tarih ve 1951/137 esas ve 1952/27 karariyle ki; geçen celsede Sebilürreşad Gazetesi’nin takdim ettiğim nüshasında bildirilen beraet kararıdır. Ayrıca mahkeme-i âlînize sûret-i mahsusada arz u takdim ettiğim Asâ-yı Mûsa dâhil umum Risâle-i Nur Külliyatının Mersin Ağır Ceza Mahkemesinin 1954/17 esas 1954/421 karar ve 9/4/954 tarihli beraet kararının mevcûdiyetleri, mahkemelerin te’mininde olarak hiç bir elin Risâle-i Nur’a ilişmemesini tazammun ettiği halde, mestur düşmanların hâinane faaliyetleriyle bu sefer de tahsisen Asâ-yı Musa kasdedilerek âdil ve yüksek mahkemeye gelmiş bulunuyoruz.
Risâle-i Nur, îman-ı billah ile tevhidi en yüksek derecede, aynelyakîn ve hakkalyakîn bir sûrette göze gösterip bütün letâifi a’zamî derecede doyurmasiyle îmanı taklidden kurtarıp, derece-i tahkike yükseltir. Asâ-yı Mûsa’da ise bu ulvî ve kudsî îman dersi, en parlak bir sûrette, hem görülmemiş ihtişam ile isbat edildiğinden, yüz otuz cilde yaklaşan Risâle-i Nur tefsirinin âdeta hülâsası hükmündedir.