Mesnevî-i Nûriye | MÜNDERECAT HAKKINDA | 259
(259-259)
MÜNDERECAT HAKKINDA

Bu mühim mecmûanın cümle-i mukaddematından olan bir “İ’lem”de:

“Bu Risâle, ba’zı âyatı Kur’âniyenin şuhûdî bir nevi tefsiridir. Ve ondaki mes’eleler Kur’ânı Hakîm’in bahçesinden koparılmış çiçeklerdir. Bu risâlenin ibâresindeki icmal ve îcaz ve fehmindeki zâhiri müşkilât, sana tevahhuş vermesin. Tekrar tekrar mütâlaa et, tâ ki

ve emsâli tekraratı Kur’âniyenin sırrı sana açılsın.

Ey kari! Bu mecmûadaki tevhidin bürhanları ve mazharları, birbirine ihtiyaç bırakmıyor zannetme. Çünkü ben her bir bürhana her bir makamı mahsusta ihtiyaç hissettim. Harekâtı cihâdiyem beni öyle bir mevkie ilcâ ediyordu ki, o mevkide, o anda bir kapı açmaya mecbûr kalıyordum. Çünkü o dehşetli anda diğer açık kapılara dönmek müyesser olmuyordu. Hem o seyahatı acîbede rastgeldiğim nurlara delâlet etmek için değil, belki hatırlamak için işâretler koydum. Ba’zan büyük bir nura bir işâret koyuyordum... “İlââhir” diye ne kadar güzel bir mukaddemeyi ve bir hülâsayı bu mecmûa âdeta şifre gibi bir anahtarı karilerine takdim ediyor.

* * *

Bu Mesnevî-i Nuriye’deki risâlelerin isimleri “Reşhalar, Katre, Hubab, Habbe” şeklinde gidiyor. Eğer Katre Risâlesi’nin âhirinde merhum Şeyh Safvet Efendi’nin yazdığı gibi, her bir risâleye bir takriz yazılsa idi, o merhumun “Bu bir katre değil bir bahrdır” dediği gibi biz de derdik:

“O bir lem’a değil bir şemstir. O bir reşha değil bir bahrdır. O bir zühre değil bir cinandır. O bir hubâb değil bir ummandır.”

Dinle
-