İ’lem Eyyühel-Aziz! Bütün kâinatı ihâta eden bir nurdan hiç bir şey gizlenemez. Ve gayri mütenâhi bir dâirei kudretten bir şey hariç kalamaz. Ve illâ, gayri mütenâhinin tenahîsi lâzım gelir. Ve keza, hikmeti İlâhîye her şeye değeri nisbetinde feyiz veriyor. Ve herkes bardağına göre denizden su alabilir. Ve keza, mukaddir olan Kadîri Hakîm’in büyüğe olan teveccühü, küçüğe olan teveccühüne mâni olamaz. Ve keza, maddeden mücerred zâhir ve bâtın olan muhît bir nazara, en büyük şey en küçük bir şeyi veya nev bir ferdini gizletemez. Ve keza, küçük olan bir şey, mazhar ve mahal olduğu san’at nisbetinde büyür. Ve küçük şeylerin nevileri büyük olurlar. Ve keza, azameti mutlaka şirketi asla kabul etmez. Ve keza, fevkalâde bir suhûletle, hârika bir sür’atle, mu’ciz bir ittikan ve intizamla cûdu mutlaktan akan âsârdan anlaşılıyor ki, mikrop gibi en küçük ve daha küçük havaî, maî, türâbî hayvanlar boş zannedilen âlemin yerlerini doldurmuşlardır.
İ’lem Eyyühel-Aziz! Nefsine olan muhabbeti îcab ettiren nefsin sana olan kurbiyeti ise, Hâlıkına muhabbetin daha fazla olmalıdır. Çünkü nefsinden o daha karîbdir. Evet senin fikrin, ihtiyarın idrâk edemedikleri sendeki mahfiyat, Hâlıkın nazarı ve ilmi altındadır.
İ’lem Eyyühel-Aziz! Âlemde tesâdüf yoktur. Evet, bilhassa bahar mevsiminde, küre-i arz bahçesinde, bütün ağaçların dallarında çiçeklerin yapraklarında, mezrûatın sünbüllerinde hikmet bülbülleri, hikmet âyetlerini tanaggum ve terennüm ile inşad ettikleri îman kulağiyle, basiret gözüyle dinlenilirse, tesâdüf şeytanları bile kabul ile hayran olurlar.