Siracınnûr | Dördüncü Şua | 94
(90-107)

Zevkettirsin ve bu ehemmiyetsiz görünen hakir ve fakîr vücûdumu her mü’minin vücûdu gibi kainata bir güzel takvim ve rûznâme ve âlem-i ekbere muhtasar bir nüsha-i enver ve şu dünyaya bir misal-i musağğar ve masnuatına bir mu’cize-i azhar ve ni’metlerinin her nev’ine tâlib bir müşteri ve medâr ve rubûbiyyetinin kanunlarına ve icraat tellerine santral gibi bir mazhar ve hikmet ve rahmet atiyyelerine ve çiçeklerine nümune bahçesi gibi bir liste, bir fihriste ve hitâbât-ı sübhaniyyesine anlayışlı bir muhatab yaratmış olmakla beraber, en büyük bir ni’met olan vücûdu, bu vücûdumda büyütmek ve çoğaltmak için hayatı verdi. Ve o hayat ile o ni’met-i vücûdum alem-i şehâdet kadar inbisat edebiliyor.

Hem insaniyeti verdi; O insaniyet ile o ni’met-i vücûd ma’nevî ve maddî âlemlerine inkişaf ederek insana mahsus duygularla o geniş sofralardan istifâde yolunu açtı. Hem islâmiyeti bana ihsan etti. O islâmiyet ile o ni’met-i vücûd, âlem-i gayb ve şehâdet kadar genişlendi. Hem îman-ı tahkikîyi in’am etti. O îman ile o ni’met-i vücûd, dünya ve âhireti içine aldı. Hem o îmanda mârifet ve muhabbetini verdi. Ve marifet ve muhabbetle o ni’met-i vücûd içinde dâire-i mümkinatdan âlemi vücuba ve dâire-i esmâ-i İlahiyeye kadar hamd ü senâ ile istifade için ellerini uzatabilir bir mertebe ihsan etti. Hem hususî olarak bir ilm-i Kur’ânî ve hikmet-i îmaniye verdi. Ve o ihsanı ile çok mahlûkat üstüne bir tefevvuk verdi ve sâbık noktalar gibi çok cihetlerle öyle bir câmiiyet vermiş ki, ehadiyetine ve samediyetine tam bir âyine ve küllî ve kudsî rubûbiyyetine geniş ve küllî bir ubûdiyet ile mukabele edebilen bir isti’dâd vermiş. Ve enbiyalarla insanlara gönderdiği bütün mukaddes kitabların ve suhufların ve fermanların icmaiyle ve bütün enbiya ve evliyâ ve asfiyanın ittifakiyle, bu bendeki bulunan emaneti ve hediyesi ve atiyyesi olan vücûdumu ve hayatımı ve nefsimi -ayet-i Kur’âniye’nin nassı ile benden satın alıyor. Tâ ki, elimde faidesiz zâyi olmasın ve iade etmek üzere muhafaza edip satmak pahasına saadet-i ebebiyeyi ve Cenneti vereceğini kat’i bir sûrette çok tekrar ile vaad ve ahdettiğini ilme’l-yakin ve tam îman ile anladım Ve böyle hadsiz hayvânât ve nebâtâtın yüz binler nev’ilerinin ve çeşitlerinin sûretlerini “Fettah” ismiyle mahdut ve müteşabih katrelerden ve habbelerden gâyet kolay ve çabuk ve mükemmel açan ve insana sâbıkan beyân ettiğimiz gibi hayret verici bu kadar ehemmiyet veren ve rubûbiyyetin ehemmiyetli işlerine medâr yapan bir zât-ı zülcelâl Ve’l-ikram olan Rabbim var olduğunu ve gelecek baharın îcadı gibi kolay ve kat’i ve muhakkak bir sûrette haşri îcad ve Cenneti ihsan ve saadet-i ebediyyeyi halkedeceğini bu Âyet-i Hasbiyeden ders aldım.

Ses Yok