İşte şu yukarıda geçen on iki ayrı ayrı pencerelerden, on iki vecihden bir pencere-i âzam açılıyor ki: On iki renkli bir ziyayı hakîkat ile Cenâb-ı Hakkın Ehadiyyetini ve Vahdaniyyetini ve kemâl-i Rubûbiyetini gösterir.
İşte ey bedbaht münkir! Şu dâire-i arz kadar, belki medâr-ı senevîsi kadar geniş olan şu pencereyi ne ile kapatabilirsin! Ve Güneş gibi parlak olan şu mâden-i nuru ne ile söndürebilirsin! Ve hangi perde-i gafletde saklıyabilirsin!...
Şu kâinat yüzünde serpilen masnuatın kemâl-i intizamları ve kemâl-i mevzuniyyetleri ve kemâl-i zînetleri ve îcadlarının sühûleti ve birbirine benzemeleri ve birtek fıtrat izhar etmeleri, nasılki, bir Sâni-i Hakîmin vücûb-u vücûdunu ve kemâl-i kudretini ve vahdetini gâyet geniş bir mikyasda gösteriyorlar: Öyle de, câmid ve basit unsurlardan hadsiz ve ayrı ayrı ve muntazam mürekkebâtın îcadı, mürekkebât adedince yine o Sâni-i Hakîmin vücûb-u vücûduna şehâdet ve vahdetine işâret etmekle beraber, hey’et-i mecmuâsiyle gâyet parlak bir tarzda kemâl-i kudretini ve vahdetini gösterdiği gibi terkibât-ı mevcûdât ta’bir edilen terkib ve tahlil hengâmındaki teceddütte nihayet derecede ihtilât ve karışma içinde nihayet derecede bir imtiyaz ve tefrik ile, mesalâ: Topraktaki tohumların ve köklerin çok karışık olduğu halde hiç şaşırmıyarak, bir sûrette Sünbüllerini ve vücutlarını temyiz ve tefrik etmek ve ağaçlara giren karışık maddeleri yaprak ve çiçek ve meyvelere tefrik etmek ve hüceyrat-ı bedene karışık bir sûrette giden gıdaî maddeleri kemâl-i hikmetle ve kemâl-i mîzanla ayırıp tefrik etmek, yine o Hakîm-i Mutlak ve o Alîm-i Mutlak ve o Kadîr-i Mutlakın vücûb-u vücûdunu ve kemâl-i kudretini ve vahdetini gösterdiği gibi, zerreler âlemini hadsiz ve geniş bir tarla hükmüne getirip, her dakikada kemâl-i hikmetle ekip biçip, yeni yeni kâînatlar mahsulâtını ondan almak ve o câmide, âcize, câhile olan zerrata gâyet şuurkârâne ve gâyet hakimane ve muktedirâne hadsiz muntazam vazifeleri gördürmek, yine o Kadîr-i Zülcelâlin ve o Sâni-i Zülkemâlin vücûb-u vücûdunu ve kemâl-i kudretini ve azamet-i Rubûbiyyetini ve vahdetini ve kemâl-i Rubûbiyyetini gösterir.
İşte bu dört yol ile büyük bir pencere marifetullaha açılır. Ve büyük bir mikyasda bir Sâni-i Hakîmi akla gösterir.
Şimdi ey bedbaht gafil! Şu halde onu görmek ve tanımak istemezsen; aklını çıkar at, hayvan ol, kurtul...