Siracınnûr | Denizli Müdafaanamesi | 187
(180-248)

Evet, Risâle-i Nur ile îmanlarını kurtaran ve millete zararsız ve tam menfaatdar bir vaziyete girenler, yüz binden çok ziyâdedir. Hükümet-i Cumhuriyenin belki her büyük dâiresinde ve milletin her tabakasında faideli, müstakîmane bir sûrette bulunuyorlar. Bunları gücendirmek değil, belki himaye etmek elzemdir.

Şekvâmızı dinlemeyen ve bizi söyletmeyen ve bahâneler ile sıkıştıran bir kısım resmi adamlar, vatan aleyhinde anarşiliğe meydan açıyorlar diye kuvvetli bir vehim hatırımıza geliyor. Mâdem Beşinci Şuâı mahkemeler tetkik edip ilişmemişler, bize verdiler. Elbette onu yeniden resmiyete koyup, dedikodulara meydan açmamak idarece zarûridir. Biz o risâleyi eskiden beri gizlediğimiz gibi, hükumet ve mahkeme dahi onu medâr-ı sual ve cevap etmemeli. Çünkü kuvvetlidir, red edilmez, kabl-el vuku’ haber vermiş doğru çıkmış.

Hem hedef’i dünya değil, olsa olsa ölmüş gitmiş bir şahsa, müteaddid ma’nalarından bir ma’nası muvafık geliyor. Onun dostluğu taassubuyla o gaybi ihbarı ve ma’nayı resmiyete koymamayı ve bizi onunla muaheze etmekle daha ziyâde teşhirine yol açmamayı, vatan ve millet ve asayiş ve idare hesabına ihtar etmeğe vicdanım beni mecbûr eyledi.

Şiddetli hasta ve çok zaîf ve ihtiyar

ve hayli zaman münzevi, mevkuf

Said Nursî

BU FIKRA RESMİ ME’MURLARIN ELLERİNE BİR CASUSUN ELİYLE GEÇTİĞİ İÇİN BURAYA GİRDİ.

Ramazan-ı Şeriften birgün evvel, gizli zındık düşmanlarım tarafından verildiğine, kuvvetli ihtimal verdiğimiz doktorun tasdikiyle, zehirin hastalığıyla hararetim kırk dereceden geçmeğe başlamış iken, Kastamonu’da adliye müdde-i umûmîleri ve taharri komiserleri menzilimi taharri etmeğe geldiler.

Ses Yok