Yâni: “İşte Risâle-i Nur’un sözleri, harfleri ki, onlara işâretler eyledik, sen onların hassalarını topla ve ma’nalarını tahkik eyle. Bütün hayır ve saadet, onlar ile tamam olur” der. “Harflerin ma’nalarını tahkik et” karinesi ile ma’nayı ifade etmiyen hecaî harfler murad olmadığına, belki kelimeler ma’nasındaki Sözler nâmıyla risâleler muraddır.
RESMİ, BİR CİDDİ HASB-I HÂLİMİ VE EHEMMİYETLİ ŞEKVÂLARIMI, DENİZLİ MAHKEMESİNİN REİSLERİNE VE MÜDDEİUMÛMÎSİNE VE SORGU HÂKİMLERİNE TAKDİM EDİYORUM.
Efendiler! Yirmi seneden beri, hayât-ı içtimâiyeyi âhiret hesabına olmadan, alâkası düşüncesi beni incittiğinden bilemiyorum. İfadedeki kusurlarıma bakmayınız, afvediniz.
Ben dokuz sene evvel, dünyaca bir büyük adamın evhamına uğradım. Yüz risâlelerimi tetkikten sonra, yalnız bir risâlemi, bir iki meselesiyle, bir sene ceza verdiler. Ben de, hem o cezayı, hem sekiz sene haps-i münferid hükmünde, bir odada karakol karşısında, yalnız vakit geçirdim. Tâ ki, ehl-i siyasetin evhamına dokunacak bir halim bulunmasın. Kastamonu hükümeti ve adliyesi ve zabıtası beni tasdik eder. Ve o cezadan sonra çok def’a menzilimi taharrilerde, karışık bir hâlim görünmedi ve bulunmadı. Eğer bulunsa idi, ya Kastamonu hükümeti bilmedi veya aldırmadı. Benden ziyâde onlar mes’ul olur.
Mâdem hükümet prensibi, cumhuriyetin serbestiyet-i vicdan düstûruyla. dinsizlere sefahetçilere ilişmiyor. Elbette mümkün olduğu kadar dünyaya ve siyasete karışmayan dindarlara da, o prensip hükmüyle ilişmez ve ilişmemeli.