Benim ehemmiyetsiz şahsım, şahsım i’tibârıyla sıhhatim dahi ehemmiyetsizdir. Fakat mâdem zararsız bir sûrette, hem vatana, hem millete, hem idareye, hem asayişe, hem inzibata, büyük faideleri tahakkuk eden ve yüz bin adamlar, onunla îmanlarını tehlikelerden kurtaran ve yüz otuz risâle, binler nüshalarıyla nâşir-i efkârı bulunan ve dünya cereyanlarından hiçbir cereyanla alakası bulunmayan ve siyasetten bilkülliye tecerrüd eden ve asılsız bir evham yüzünden, bir seneden beri aleyhine hücum planı çevrilen îmanî ve Kur’ânî ve sırf uhrevî bir tâife-i azîmenin müdafaâsı ve evhamın zararından kurtulması, benim sıhhatim ile ve i’tidâl-i demimle bağlanmış.
Elbette siz, binler ma’sûm şâkirdlerin hayır duâlarını kazanmak niyetiyle, sıhhatimin şerâitine ciddiyetle bakarsınız. Tevkif altına alınmış müttehem adamın sıhhati ne ehemmiyeti var diye yalnız resmi baksanız, hekimlikteki hikmet ve şefkat ve insaniyet incinecekler. Benim de şimdiki insanlardan ümidim kesilecek.
Hayli ihtiyar, çoktan hasta
ve çok zaîf ve cidden
tam müteessir mevkuf
Said Nursî
EFENDİLER, HÂKİMLER;
Çok geniş, Risâle-i Nur’a âid, Isparta müddei ûmumisinin hem mükerrer, hem intizamsız, hem muhtelif, hem çok suallerine karşı, benim de Risâle-i Nur’u müdafaâ mecbûriyetiyle, böyle intizamsız ve parça parça ve ba’zan mükerrer ifadelerime, nazar-ı müsamaha ile bakmanızı rica ederim.
Risâle-i Nur’un kıymetini gösteren ba’zı husûsi mahrem risâleler ki; Kerâmat-ı Aleviye ve Kerâmat-ı Gavsiye ve İşârât-ı Kur’âniye risâleleridir.
Elinize geçmek ve geçmiş ihtimaliyle derim: Bu mahkemenin, Risâle-i Nur’a i’tirâz ve tenkit değil, onu müdâfaâ etmek bir vazifesi olduğunu iddia ediyorum.
Evet vahdet-i mesele cihetiyle, o mezkur üç mahrem risâleler, yüzer işârâtıyla Risâle-i Nur’u tasdik ve hakkaniyetine imza basıyorlar. Bir da’vada bu kadar emâreler şehâdet ettikleri halde, o da’va çürütülmez.