Risâle-i Nur’un arkasında otuz üç âyât-ı Kur’âniye işârâtı ve Hazret-i İmâm-ı Ali Radıyallahu Anh’ın üç kerâmât-ı gaybiye ile ihbaratı ve Gavs-ı A’zamın sarahata yakın şehâdatı vardır. Ona hücum, bunlara hücumdur.
Evet, mâdem ölüm öldürülememiş ve kabir kapısı kapanmıyor ve hayat-ı dünyeviye sür’atle hiçliğe gidiyor, elbette Risâle-i Nur gibi kudsi ve kat’i bir esere eşedd-i ihtiyaç vardır.
BU FIKRA DAHİ MÜSVEDDEYE GİRDİ,DAHA ÇIKARMADIK. HAPİSTEKİ KARDEŞLERİME YAZDIĞIM BİR MEKTUBTUR.
Sorgu hâkimi beni isticvab için çağırdığı gün, ben kardeşlerimi nasıl müdafaa edeyim diye düşünürken, İmâm-ı Gazâlî’nin Hizbü’l-Masun’unu açtım. Birden bu gelen âyetler nazarıma göründü.
Baktım ki: Birinci âyet (şeddeler sayılsa ve meddeler sayılmazsa) daki ﺍ dahi meddedir, makam-ı cifrî ve ebcedisi (l362) eder ki, tam tamına bu senenin hicri aynı tarihine ve bizim mü’min kardeşlerimizi müdâfaâya azmettiğimiz aynı zamanına, hem ma’nası, hem makamı tevâfuk ediyor. “Elhamdülillâh dedim, benim müdafaama ihtiyaç bırakmıyor.” Sonra hatırıma geldi ki, “netice ne olacak” diye merak ettim gördüm;
deki iki cümle (tenvin sayılmak şartıyla), makam-ı cifrîsi aynen bin üç yüz altmış iki (1362), (eğer bir med sayılmazsa) bin üç yüz altmış üç eder.