Ve Mecûsî hâkimiyeti altında müslümanlar ve Hükümet-i İslâmiye-i Ömeriyede Yahudiler, Hıristiyanlar bulunmuş ve âsâyişe ve idareye ilişmeyenin hürriyet-i şahsiyesi, her hükümette vardır, ilişilmez. Ve hükümet ele bakar kalbe bakmaz. Ve mâdem âsâyişe ve idareye ve siyasete ilişmek isteyen, herhalde hiç şüphesiz gazeteler ile ve dünya hadisatı ile alâkadar olacak. Tâ kendine yardım eden cereyanları, vaziyetleri hâdisatı bilsin. Tâ yanlış ayağını atmasın. Ve Risâle-i Nur ise, şâkirdlerini o derece men’etmiş ki; bütün yakın dostlarım biliyorlar ki; yirmi senedir değil gazeteleri okumak, belki sormasını ve merak etmesini ve düşünmesini bana terk ettirmiş. Ve iki sene ve iki aydır, (yedi sene aynı hal devam etti, hiç sormadı) katiyyen dünya harplerinden ve vaziyetlerinden, hiç bir haber almamak derecede beni hayat-ı içtimâîyeden çekmiş. Elbette ve elbette hikmet-i hükümet ve kanun-u siyaset ve düstûr-u adâlet bana ve benim gibi kardeşlerime ilişmez. Ve ilişen herhalde ya evhamdan veya garazdan veya inattan ilişir.
Üçüncüsü: Bir müddei umûmî yanlış bir ma’na ile, Beşinci Şuâ’a dâir suallerinde kanun hesabına değil, belki ölmüş bir şahsın dostluğu taassubu hesabına, ma’nasız ve lüzumsuz i’tirâzları sebebiyle, bu gelecek uzunca tafsilâtı vermeğe mecbûr oldum.
Evvelen: Bu Beşinci Şuâ’ı biz gâyet mahrem tutuyoruz, neşretmiyoruz. Hem bütün taharrilerde bende bulunmadı. Hem sekiz senede, bir iki def’a, bir iki saat elime geçti. Hem maksadı, yanlız avâmın îmanlarını şüphelerden ve müteşabih hadîsleri inkârdan kurtarmaktır. Dünya cihetine üçüncü, dördüncü derecede dolayısıyla bakar. Hem verdiği gaybî haberler doğrudur. Hem ehl-i siyaset ve dünya ile mübareze etmez, yalnız ihbar eder. Hem şahısları tâyîn etmiyor, küllî bir sûrette, bir hakîkat-i hadîseyeyi beyân eder. Fakat bir zaman sonra, o küllî hakîkatı, bu asırdaki dehşetli bir şahsa, tam tatbik etmişler. Onun için bu senelerde, yeni te’lif edilmiş zannıyla i’tirâz ettiler. Hem o risâlenin aslı Dârü’l-Hikmetten de daha eskidir. Yalnız bir zaman sonra, tanzim edildi. Risâle-i Nur’a girdi. Şöyle ki:
Hürriyetten evvel İstanbul’a geldim. O zaman Japonyanın başkumandanı İslâm ulemâsından dînî ba’zı sualler sormuştu. Onları İstanbul hocaları benden sordular. Hem çok şeyleri, o münâsebetle sual ettiler. Ezcümle: Bir hadîste, âhirzamanın dehşetli bir şahsı sabah kalkar, alnında cümlesi yazılmış bulunur, hadîs vardır, diye benden sual ettiler.