Siracınnûr | Denizli Müdafaanamesi | 216
(180-248)

El’iyazubillâh, eğer dinsizlik hesabına, îmanına ve âhiretine çalışanları mes’ul edecek kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle girmiş ise, bunu size bilâ-perva ilân ve ihtar ederim ki: Bin canım olsa, îmana ve âhiretime feda etmeğe hazırım. Ne yaparsanız yapınız! Benim son sözüm

olarak, siz beni idam ve ağır ceza ile zulmen mahkum etmenize mukabil derim:

Ben, Risâle-i Nur’un keşf-i kat’isiyle idam olmuyorum, belki terhis edilip, nur âlemine ve saadet âlemine gidiyorum. Ve sizi, ey dalâlet hesabına bizi ezen bedbahtlar; idam-ı ebedi ile ve dâimî haps-i münferid ile mahkûm bildiğimden ve gördüğümden, tamamiyle intikamımı sizden alarak, kemâl-i rahat-ı kalble teslim-i ruh etmeye hazırım.

Mevkuf


Said Nursî



(Mahkemede bir son sözüm)

Efendiler,

Çok emârelerle kat’i kanaatim gelmiş ki; hükümet hesabına, “hissiyat-ı dîniyeyi âlet ederek emniyet-i dahiliyeyi ihlâl etmek” için bize hücum edilmiyor. Belki bu yalancı perde altında, zındıka hesabına, bizim îmanımız için ve îmana ve emniyete hizmetimiz için bize hücum edildiğine, çok hüccetlerden bir hücceti şudur ki:

Yirmi sene zarfında, Risâle-i Nur’un yirmi bin nüshaları ve parçalarını yirmi bin adamlar okuyup kabul ettikleri halde, Risâle-i Nur’un şâkirdleri tarafından, emniyetin ihlâline dâir, hiçbir vukuat olmamış ve hükümet kaydetmemiş ve eski ve yeni iki mahkeme bulmamış. Halbuki, böyle kesretli ve kuvvetli propaganda, yirmi günde vukuatlar ile kendini gösterecekti.

Demek hürriyet-i vicdan prensibine zıd olarak, bütün dindar nasihatçılara şâmil, lâstikli bir kanunun yüz altmış üçüncü maddesi, sahte bir maskedir. Zındıklar, ba’zı erkân-ı hükümeti iğfal ederek, adliyeyi şaşırtıp, bizi herhalde ezmek istiyorlar.

Ses Yok