Düzce’de iki yüz beş ev yıkılmış on bir ölü varmış. Bolu ile telgraf ve telefon hatları kesilmiş, zelzele mıntıkasında şiddetli bir kar fırtınası hüküm sürüyormuş.
İzmit’te de zelzele olurken şimşekler çakmış, şehir bir kaç saniye aydınlık içinde kalmış. Birçok yerlerde halk, çırılçıplak sokaklara fırlamış. Dünyanın bütün rasathâneleri, bu büyük Anadolu zelzelesini kaydetmiş. Bir İngiliz rasathânesi, sarsıntının çok harab edici olduğunu bildirmiştir. Sinop’ta aynı gün çok korkunç bir fırtına olmuş. Gök gürültüleri ve şimşekler ile gittikçe şiddetini artırmıştır.
Daha sonra başka bir gazetede tamamlayıcı ve hayret verici şu ma’lûmatları gördüm. Zelzeleden evvel kediler, köpekler üçer-beşer olarak toplanmışlar, sezsiz olarak düşünceli, hüzünlü gibi, alık alık birbirine bakarak bir müddet beraber oturmuşlar, sonra dağılmışlar. Gerek zelzele olurken ve gerekse olmadan evvel veya olduktan sonra da, bu hayvanlardan hiçbiri görülmemiş. Kasabalardan uzaklaşarak kırlara gitmişler. Bir garibi de şudur ki; bu hayvanlar, (isyanımızdan mütevellid olarak) başımıza gelecek felaketleri lîsan-ı halleriyle haber verdiklerini yazıyorlar da, biz anlamıyoruz diyerek taaccüb ediyorlar.
İşte Bediüzzaman’ın uzun senelerden beri, “Zındıklar Risâle-i Nur’a dokunmasınlar ve şâkirdlerine ilişmesinler. Eğer dokunurlar ve ilişirlerse, yakından bekleyen felâketler, onları yüz def’a pişman edecek.” diye, Risâle-i Nur ile haber verdiği yüzler hâdisat içinde, işte zelzele eli ile doğruluğunu imza ederek gelen dört hakîkatlı felâket daha.
Cenâb-ı Hak bize ve Risâle-i Nur’a taarruz edenlerin kalblerine îman, başlarına hakîkatı görecek akıl ihsan etsin. Bizi bu zindanlardan, onları da bu felaketlerden kurtarsın. Âmin.
Hüsrev
Evet ben de, Hüsrev’in zelzele hakkında tafsilen yazdığı kerâmet-i nuriyeyi tasdik ederim ve kanaatim de o merkezdedir. Çünkü: Risâle-i Nur’a ve şâkirdlerine, dört def’a şiddetli taarruzların aynı zamanında dört def’a dehşetli zelzelenin hücumu, tam tamına tevâfukları tesadüfi olmadığı gibi, Risâle-i Nur’un iki merkez-i intişarı olan Isparta ve Kastamonu’nun sâir yerlere nisbeten afattan mahfuz kalmaları ve sûre-i işâretiyle, âhirzamanın en büyük bir hasârât-ı insaniyesi olan, bu harb-i umûmîden çâre-i necat ise, îman ve ameli salih olmasından,