Siracınnûr | Denizli Müdafaanamesi | 226
(180-248)

Risâle-i Nur’un Anadolu’nun her tarafında îman-ı tahkikîyi neşri zamanına Anadolu’nun fevkalâde olarak bu hasaret-i azime-i harbiyeden kurtulması zamanına tam tamına tevâfuku dahi tesadüfi olamaz.

Hem Risâle-i Nur’un hizmetine zarar veren veya hizmette kusur edenlere, aynı zamanında gelen şefkat veya hiddet tokatlarının yüzer vukuatları, tam tamına tevâfukları, tesadüfi olmadığı gibi, Risâle-i Nur’a hüsn-ü hizmet edenlerin, hemen hemen bilâ-istisna maişette vüs’at ve bereket ve kalbinde meserret ve rahat görmelerinin, binler hâdiseleri dahi tesadüfi olamaz.

Said Nursî

(Elmas kalemli kahraman Hüsrev’in zelzele hakkındaki fıkrasını tasdik eden Emirdağdaki bir hâdise)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim,

Evvelen; şimdi tam tahakkuk etti ki, zelzele Risâle-i Nur ile alâkadardır. Hüsrev’in müdafaatımda yazılan dört zelzele mes’elesini tasdik eden, bu geceki dört def’a şiddetli zelzele, bana ve nurlara ve bu memlekete kat’i bir sû-i kasd eseri olarak, hükümet içinde hizmetçime bağırarak, tahkirkârâne ihânet ve şetm edip, “git ona söyle” diyen ve kaymakamın emr-i cebriyle, hasta da olsa buraya getiriniz, bekçilere ve jandarmalara emir veren ve Afyon’un perde altındaki büyük me’mura (vâlisine) dayanan bir bedbaht, hem Nur şâkirdlerinin şevklerine, hem nurların burada yazılmasına, hem bana ehemmiyetli sıkıntı vermesi, aynı vakitte böyle burada görülmeyen bu şiddetli zelzelenin gelmesi, gösteriyor ki; Risâle-i Nur bir vesîle-i def-i belâdır.

Tatile uğradıkça belâlar fırsat bulup gelir.

Kardeşiniz

Said Nursî


Ses Yok