Siracınnûr | Denizli Müdafaanamesi | 228
(180-248)

Ben dedim; bütün buradaki arkadaşlarımın müdafaası hükmündedir. Çünkü mes’ele birdir. Her birinin elinde hakkını müdafaa etmek için bulunmak, kanunen haklarıdır.

Hem mâdem altı aydan sonra, şimdi makineye müsaade ettiniz. Tashihli nüshalardan bir nüshayı, makine ile makamata verilmek için yazana veriniz ve bir nüshayı da bana veriniz ki, onunla tashih edeyim diye çok ısrar ettim. Yalnız bir nüsha bana verdi. Ötekileri müsadere etti vermedi.

Halbuki, kendi itirafıyla ayn-ı hakîkat olduğunu söyledi. Reis-i Cumhura ve ağır ceza mahkemesine ve meclis-i meb’usan riyasetine ayn-ı hakîkat bir müdafaanâme risâlesini müsadere etmek için, dünyada hiçbir kanun olamaz ve ihtimal vermiyorum.

Hem aynı mes’elede, müşterek adamların ellerinde, o müşterek müdafaanâme bulunmasının yasak olması, hiçbir hükümetin kanununda yoktur ve olamaz biliyorum. Biz böyle hilâf-ı kanun mes’elelere hedef olmuşuz. Şimdiye kadar sabrettik, sabrımız kalmadı.

Risâle-i Nur’un hukukunu müdafaa etmek için, ehemmiyetli bir talebim ve bir ricam var. Risâle-i Nur, umum âlem-i İslâma taalluk edecek hakaiki cami’ olduğundan, muhakkik ulemâdan ve feylesoflardan ehl-i vukuf bir hey’et-i ilmiyeyi teşkil edip, (gâyet mahremler mahdud bir iki risâle hariç olarak) bütün risâlelerimi tetkik için, Denizli Ağır Ceza mahkemesi, Ankara Ağır Ceza mahkemesine sevk etmiştir.

Bu memlekete maddi ve ma’nevî bereketi ve fevkalade hizmeti, otuz üç âyât-ı Kur’âniyenin işârâtiyle ve İmâm-ı Ali (R.A.)’nin üç keramat-ı gaybiyesiyle ve Gavs-ı A’zam’ın (K.S.) kat’i ihbarıyla, tahakkuk etmiş olan Risâle-i Nur’a âid da’va ve i’tirâz cüz’î bir hâdise ve şahsî bir mes’ele değil ki, çok ehemmiyet verilmesin.

Belki bu milleti ve memleketi ve hükümeti ciddi alâkadar edecek, dolayısıyla âlem-i islâmın nazar-ı dikkatini ehemmiyetli bir sûrette celb edecek bir küllî hâdise hükmünde umûmî bir mes’eledir.

Evet, Risâle-i Nur’a perde altında hücum edenler, ecnebi parmağıyla bu vatandaki milletin en büyük kuvveti olan âlem-i islâmın teveccühünü ve muhabbetini ve uhuvvetini kırmak ve nefret verdirmek için, siyaseti dinsizliğe âlet ederek, perde altında küfr-ü mutlakı yerleştirenlerdir ki; hükümeti iğfal ve adliyeyi iki def’adır şaşırtıp ve der: “Risâle-i Nur ve Şâkirdleri dîni siyasete âlet eder. Emniyete zarar ihtimali var.”

Ses Yok