Siracınnûr | Denizli Müdafaanamesi | 230
(180-248)

Ben çok şükür ediyorum ki; bir hadîs-i şerifin mazhariyeti bu ihtimal ile bana verilmiş.

Hem o ehl-i vukuf bütün kardeşlerimizi ve beni tam tebrie edip derler: “Şâkirdleri, Said’in âlîmane ve vâkıfane eserlerine îman ve âhiretleri için bağlanmışlar. Hiçbir cihette hükümete karşı bir su-i kasdlarına dâir bir sarahat ve bir emâre ne muhaberelerinde ve ne kitap ve risâlelerinde bulmadık.” diye o hey’et ittifakla karar verip, biri “Necati (Feylesof)” biri “Yusuf Ziya (Âlim)” biri de “Yusuf (Feylesof)” namlarında imza etmişler.

Lâtif bir tevâfuktur ki; biz bu hapse, kendimiz hakkında bir medrese-i Yûsufiye ve “Meyve Risâlesi onun meyvesidir dediğimizden, bu iki Yusuf dahi perde altında, “biz” dahi, o medrese-i Yûsufiyedeki derse hissedarız.” lîsan-ı halleriyle ifade etmeleridir.

Hem cezbeye lâtif bir delilleridir ki;” Otuz Üçüncü Sözün, otuz üç pencereli Otuz Üçüncü Mektup” gibi ta’birleri, hem kendi kedisinin

يَارَحِيمُ يَارَحِيمُ tesbihini işitmesi, hem kendini bir mezar taşı görmesi, cezbe ve “Hallüsinasyon” hastalık ihtimâline delil göstermeleridir.

MÜDAFAATA ALAKASI BULUNAN BİR MEKTUPTUR.

Aziz Sıddık Kardeşlerim:

Mâdem biz çok emâreler ile inâyet altındayız. Ve mâdem gâyet çok ve insafsız düşmanlara karşı, Risâle-i Nur mağlûb olmadı, Maarif vekilini ve halk fırkasını bir derece susturdu. Ve mâdem bu kadar geniş sahada ve mes’elemizi pek ziyâde i’zam ile, hükümeti telâşa düşürenler, her halde iftiralarını ve yalanlarını bir derece setretmeğe, bahâneler ile çalışacaklar.

Elbette bize lâzım olan, kemâl-i teslimiyetle sabır ve temkinde bulunmak ve bilhassa inkisar-ı hayale düşmemek ve ba’zan ümidin hilâf’ı zuhuriyle me’yus olmamak ve muvakkat fırtınalar ile sarsılmamak.

Evet, gerçi inkısar-ı hayâl, ehl-i dünyada kuvve-i ma’nevîyelerini ve şevklerini kırar, perîşan eder.

Ses Yok