Tılsımlar Mecmuası | OnAltıncı Söz | 30
(24-31)

Meselâ: Sen, Ona Hâlık ismiyle yanaşmak istersen; senin Hâlıkın hususiyyetiyle, sonra bütün insânların Hâlıkı cihetiyle, sonra bütün zîhayatların Hâlıkı ünvanıyla, sonra bütün mevcûdâtın Hâlıkı ismiyle münasebettarlık lâzım gelir. Yoksa zılde kalırsın, yalnız cüz’î bir cilveyi bulursun.

BİR İHTAR: Temsildeki pâdişah, aczi için, kumandanlık isminin merâtibinde müşir ve ferik gibi vasıtalar koymuştur. Fakat olan Kadîr-i Mutlak, vasıtalardan müstağnidir. Vasıtalar, sırf zâhirîdirler; perde-i izzet ve âzamettirler. Ubûdiyyet ve hayret ve acz ve iftikar içinde saltanat-ı Rubûbiyyetine dellâldırlar, temaşâgerdirler. Muini değiller, şerik-i saltanat-ı Rubûbiyyet olamazlar.

DÖRDÜNCÜ ŞUÂ: İşte ey tenbel nefsim! Bir nevi Mi’rac hükmünde olan namazın hakikatı; sâbık temsilde bir nefer, mahz-ı lütuf olarak Huzur-u şâhâneye kabûlü gibi; mahz-ı rahmet olarak Zât-ı Celîl-i Zülcemâl ve Mâbud-u Cemil-i Zülcelâl’in huzuruna kabûlündür. “Allahü Ekber” deyip, mânen ve hayalen veya niyeten iki cihandan geçip, kayd-ı maddiyattan tecerrüd edip bir mertebe-i külliyye-i ubûdiyyete veya küllînin bir gölgesine veya bir sûretine çıkıp, bir nevi huzura müşerref olup, hitabına (herkesin kabiliyeti nisbetinde) bir mazhariyyet-i azîmedir. Âdeta, harekât-ı salâtiyyede tekrarla “Allahu Ekber” “Allahu Ekber” demekle kat-ı merâtibe ve terakkiyat-ı mânevîyyeye ve cüz’iyyattan devair-i külliyyeye çıkmasına bir işarettir ve mârifetimiz haricindeki kemâlât-ı kibriyâsının mücmel bir ünvanıdır. Güya herbir “Allahü Ekber” bir basamak-ı mi’raciyyeyi kat’ına işarettir. İşte şu hakikat-ı salâttan mânen veya niyeten veya tasavvuren veya hayalen bir gölgesine, bir şuâ’ına mazhariyet dahi, büyük bir saadettir. İşte Hacda pek kesretli “Allahü Ekber” denilmesi, şu sırdandır. Çünki: Hacc-ı Şerif bil’asale herkes için bir mertebe-i külliyyede bir ubûdiyyettir. Nasılki bir nefer, bayram gibi bir yevm-i mahsusta ferik dairesinde bir ferik gibi pâdişahın bayramına gider ve lütfuna mazhar olur. Öyle de: Bir Hacı, ne kadar ami de olsa, kat’-ı merâtib etmiş bir veli gibi umum aktar-ı arzın Rabb-ı Azîmi ünvanıyla Rabbine müteveccihtir. Bir ubûdiyyet-i külliyye ile müşerreftir.

Ses Yok