Tılsımlar Mecmuası | Yirmidokuzuncu Sözün İkinci Maksadı | 103
(103-122)
Yirmidokuzuncu Sözün İkinci Maksadı
[ Kıyâmet ve mevt-i dünya ve hayat-ı âhiret hakkındadır.]
Şu maksadın dört esası ve bir mukaddime-i temsîliyyesi vardır.
MUKADDİME
Şu maksadın dört esası ve bir mukaddime-i temsîliyyesi vardır.
MUKADDİME
Nasılki: Bir saray veya bir şehir hakkında biri dâva etse: "Şu saray veya şehir, tahrib edilip yeniden muhkem bir surette bina ve tâmir edilecektir." Elbette, onun dâvasına karşı altı sual terettüb eder.
Birincisi: Niçin tahrib edilecek? Sebeb ve muktazî var mıdır? Eğer, "Evet var" diye isbat etti,
İkincisi: Şöyle bir sual gelir ki: "Bunu tahrib edip, tâmir edecek usta muktedir midir? Yapabilir mi? Eğer "Evet yapabilir" diye isbat etti,
Üçüncüsü: Şöyle bir sual gelir ki: "Tahribi mümkün müdür? Hem, sonra tahrib edilecek midir?" Eğer, "Evet" diye imkân-ı tahribi, hem vukuunu isbat etse; iki sual daha ona vârid olur ki:
"Acaba şu acib saray veya şehrin yeniden tâmiri mümkün müdür? Mümkün olsa, acaba tâmir edilecek midir?" Eğer, "Evet" diye bunlarıda isbat etse; o vakit bu mes'elenin hiçbir cihette hiçbir köşesinde bir delik, bir menfez kalmaz ki, şek ve şüphe ve vesvese girebilsin.
İşte şu temsil gibi; dünya sarayının, şu kâinat şehrinin tahrib ve tâmiri için muktazî var. Fâil ve ustası muktedir. Tahribi mümkün ve vâki olacak. Tamiri mümkün ve vaki olacaktır. İşte şu mes'eleler birinci esastan sonra isbat edilecektir.
Birincisi: Niçin tahrib edilecek? Sebeb ve muktazî var mıdır? Eğer, "Evet var" diye isbat etti,
İkincisi: Şöyle bir sual gelir ki: "Bunu tahrib edip, tâmir edecek usta muktedir midir? Yapabilir mi? Eğer "Evet yapabilir" diye isbat etti,
Üçüncüsü: Şöyle bir sual gelir ki: "Tahribi mümkün müdür? Hem, sonra tahrib edilecek midir?" Eğer, "Evet" diye imkân-ı tahribi, hem vukuunu isbat etse; iki sual daha ona vârid olur ki:
"Acaba şu acib saray veya şehrin yeniden tâmiri mümkün müdür? Mümkün olsa, acaba tâmir edilecek midir?" Eğer, "Evet" diye bunlarıda isbat etse; o vakit bu mes'elenin hiçbir cihette hiçbir köşesinde bir delik, bir menfez kalmaz ki, şek ve şüphe ve vesvese girebilsin.
İşte şu temsil gibi; dünya sarayının, şu kâinat şehrinin tahrib ve tâmiri için muktazî var. Fâil ve ustası muktedir. Tahribi mümkün ve vâki olacak. Tamiri mümkün ve vaki olacaktır. İşte şu mes'eleler birinci esastan sonra isbat edilecektir.
Birinci Esas
Ruh, kat'iyyen bâkidir. Birinci maksaddaki melâike ve ruhânîlerin vücudlarına delâlet eden hemen bütün deliller, şu mes'elemiz olan beka-i ruha dahi delildirler. Bence mes'ele o kadar kat'îdir ki, fazla beyan abes olur. Evet, şu âlem-i berzahda, âlem-i ervahda bulunan ve âhirete gitmek için bekliyen hadsiz ervah-ı bâkiye kafileleri ile bizim mabeynimizdekiSes Yok